30 Kasım 2015 Pazartesi

AYVA REÇELİ...İRİ RENDELEMELİ...

"Yaşayan görür" derler. Bir kış mevsimine daha eriştik. Yaz mevsiminin son demlerinde, morlu, yeşilli, kırmızılı sebze ve meyveler pazar tezgahlarını renklendirmeye devam ediyor. Güneşin ısıttığı, pırıl pırıl gökyüzünün altında yazdan kalan günleri yaşarken kendimizi yaz mevsiminde zannediyoruz ama akşamın karanlığı erkenden inerken kış günlerinin çok da uzakta olmadığını anlıyoruz. Annemin deyimiyle "Kış, benzeye benzeye geliyor".


Pazar tezgahlarında yaz ürünlerinin yanında sapsarı renkleri, mis gibi kokularıyla ayvalar yer almaya başlayınca kışı özlediğimi anlıyorum. İstanbul dört mevsimi de doya doya yaşayan ve yaşatan bir şehir. Bu nedenle, pastırma sıcaklarının ardından yağmurların başlamasını beklerken güneşli günlere uyanmak benim için şaşırtıcı oldu. Yaz günlerini sevmediğimden değil de sadece vakti geldiği halde kendini saklayan, bize mantolarımızı, eldivenlerimizi giydirecek, atkılarımızı taktıracak kış mevsimini özlemiş olmam.

25 Kasım 2015 Çarşamba

ALBERT CAMUS...YABANCI

İstanbul ahalisi bildim bileli şehrin kalabalığından şikayet eder ama bu durum artık dillere pelesenk oldu. Bir araya gelen dostlar, yolda karşılaşan arkadaşlar hatır sorar gibi şehrin kalabalığından dem vurur oldular. Hele, en az bir kaç kuşak İstanbul'lu olup, bu şehrin eski değerlerini bilenlerin durumu daha da fecaat. İstanbul'un gitgide genişleyen sınırlarını, sınırlara sığmayan insan kalabalığını kabullenmeleri zor görünüyor.


İstanbul'un aşırı büyümesini (şikayet demeyelim de) yadırgayan biri olarak büyüklüğün bilincine bugün vardım diyebilirim. Anadolu yakasında, Kadıköy ile Tuzla İlçeleri arasında yaptığım otobüs yolculuğunda bir kitap bitirdim. Şehirlerarası seyahatlerimde çantama mutlaka bir kitap atarım ama şehiriçi otobüs yolculuğunda kitap okumak zor olur. Her durakta yolcu alan otobüslerdeki gürültü-patırtı kitaba odaklanmayı zorlaştırdığı için camdan etrafı seyretmeyi tercih ederim. 

24 Kasım 2015 Salı

ÖĞRETMENLER GÜNÜ Öğretmenlerimize Kutlu Olsun...

Cumhuriyet sayesinde elde ettiğimiz önemli kazanımlardan biri de Arap harflerinin terkedilerek, Latin harflerine geçilmesidir. Halkın, yeni harflerle okuma-yazma öğrenmesi için vatan sathında okuma-yazma seferberliği başlatıldı. Yetişkinlerin öğrenci olduğu bu okullara Millet Mektepleri denildi. 24 Kasım 1928 yılında çıkarılan bir kanunla da Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmeni ilan edildi. Bu tarihi gün özellikle seçilerek 1981 yılında çıkarılan bir kanunla 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kabul edildi.


Blog kayıtlarımı gözden geçirdiğimde farkettim ki; Öğretmenler Gününü anmak için daha önce herhangi bir yazı yazmamışım. Anma günlerine karşı değilim ama nedense bu konuda biraz hasis davranmışım. Halbuki, toplum hayatında ortak sevinçler çok önemlidir. Böyle günlerde toplumun tüm katmanları, zengini, fakiri, köylüsü, kentlisi aynı şevk ve heyecanı duyar. Bakmayın siz eğitim yoksulu bir ülke olduğumuza okullarımız bizim için ibadethane kutsallığında olup, öğretmenlerimiz de hayat yolunda rehber kişiler olarak her zaman baş tacı edilmişlerdir.

23 Kasım 2015 Pazartesi

ÖĞRETMENİM...Canım benim Canım benim...

Her öğretmenler gününde bu şarkı dilime dolanır. Çünkü öğretmen demek, bir çoğumuz gibi benim için de ilkokul öğretmenim demektir. Ortaokuldaki ilk günümde ne çok şaşırmış, her ders için başka öğretmenin sınıfa girmesini ne çok yadırgamıştım. Halbuki, ilkokul öğretmenimiz günboyu bizimle birlikte olur tüm dersleri birlikte işlerdik. İlkokul öğretmenim orta yaşlı, uzun boylu, kır saçlı ciddi bir beyefendiydi. Zaman zaman yaramazlıklarımızla çileden çıkardığımız olurdu ama genelde sakin bir insandı. Derslerde daha çok şey öğrenmemiz için tüm enerjisini harcar, hiçbir dersini boş geçirmezdi. 


Şöyle bir geriye dönüp, düşünüyorum da öğretmenimin üzerimdeki etkisi olağanüstüydü. Okul çağına kadar sadece anne-baba sözü dinlerken, okula başladıktan sonra tamamen yabancı olan bir insana tüm inancımla bağlanmıştım. Bu inanılmaz bir şey. Onun her söylediği doğruydu ve yapmamızı istediği her şey emirdi. Mutlak bir bağlılık sözkonusuydu.

21 Kasım 2015 Cumartesi

CEM YILMAZ...Ali Baba ve 7 Cüceler...

Sanatın tüm dalları için geçerli olan gözlem, tiyatro ve sinema oyuncuları için olmazsa olmazdır. Karikatürist ve mizahçılar için de gözlem yapmak aynı derecede önemlidir ve bir nevi ödevdir. Çünkü, hiçbir sanatta yoktan var etmek yoktur. Ressamın renkleri, müzisyenin melodisi, yazarın hikaye ettiği insanların hepsi bu dünyada mevcuttur. Sanatçı var olanı yeteneği doğrultusunda yeniden yorumlayabilir sadece. Bunun için de iyi bir gözlemci olması gerekir.


Cem Yılmaz, tam da bu noktada bence bir numara. Sahnede seyirciye adeta ayna tutuyor. Anlattığı insanların bir çoğu seyircilerin arasında. Çünkü, başta da dediğim gibi sanatçı yoktan var edemez. Sadece, varolanı bize yansıtır. Dram yazarı, hayatın acı taraflarından hikayeler anlatarak ağlatırken, mizahçı ise günlük hayatta bize belki de normal gelen hal ve davranışları öyle yorumlar ki; katıla katıla güldüğümüz hikayedeki kişi veya kişiler bize hiç yabancı gelmez. Daha da ötesi güldüğümüz hikayede kendimizi bulmamız kuvvetle muhtemeldir

18 Kasım 2015 Çarşamba

Puding deyince diğerleri bir yana, Pakmaya bir yana...

Biz hanımlar için pudingler hem lezzetli hem de pratik tatlılardır... Hemen hazırlanması, hafifliği, lezzetiyle 7’den 70’e evdeki herkesin gözdesidir. Peki, hangisini seçmeli, hangi markaya güvenmeli? Ben size gönül rahatlığıyla Pakmaya Pudingler’i öneriyorum... Zengin çeşitleri, kıvamı, lezzetiyle Pakmaya Pudingler hakikaten bir başka! Kakaolu mu istersiniz, çikolotalı mı; yoksa bitter çikolatalı mı? Yoksa çikolatalı fındıklı mı, çikolatalı bademli mi?  Sırf çikolatalıdaki şu zenginliğe bakın! Bitmedi… vanilyalısı, muzlusu, çileklisi, antep fıstıklısı da var... Her gün farklı bir lezzet hazırlayıp sunmak Pakmaya ile işte bu kadar kolay...
Unutmadan Pakmaya’nın enfes tarifler sunan bir de web sitesi var: www.mutfaginyildizi.com. Açıkçası ben www.mutfaginyildizi.com’a bakmadan mutfağa girmiyorum. En son Pudingli Tiramisu tarifini denedim, herkes bayıldı: http://mutfaginyildizi.com/tarif/pudingli-tiramisu/2504
Eğer siz de yeni ve enfes lezzetler peşindeyseniz, misafirlerimi nasıl şaşırtacağım diye düşünüyorsanız Pakmaya, zengin ürün çeşitleri ve www.mutfaginyildizi.com’daki tarifleriyle sizin de vazgeçilmeziniz olacak. Mutlaka ziyaret edin.

Bir boomads advertorial içeriğidir.



10 Kasım 2015 Salı

10 KASIM...Kasımpatıların Misyonu ve Siren Sesleriyle Yas Yılları

Dün akşam evimizin salonunda oturmuş televizyon izliyor, reklam aralarında da bilgisayarımdan sanal dünyaya bir göz atıyordum. Tam o sırada, televizyondan gelen tanıdık bir sesle irkildim. Ekrana baktığımda Atatürk'ün fotoğrafını görünce beni irkilten sesi hatırladım. Bu, çocukluğumda her 10 Kasım'da nereden geldiğini bilmediğim acı acı öten siren sesiydi.


O tarihlerde her 10 Kasım'da saat dokuzu beş geçe siren sesleri yankılanırdı. Okul öncesi çocukluğumda sirenler çalmaya başladığında taşkömürü ile ısıtılmış oturma odamızda annemle saygı duruşuna geçerdik. Siren seslerini duyan annem mutfaktan koşa koşa gelir, beni kucakladığı gibi yanına diker, yanyana ayakta, siren sesleri bitinceye kadar beklerdik. Annemin dudakları kıpır kıpır Atamızın ruhuna fatiha okurdu. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...