Anadolu'nun çileli insanlarını konu alan romanlardan uzun bir süre uzak durdum ve dünya edebiyatını takip ettim. Durum böyleyken, bundan yıllar önce Yaşar Kemal'in son çıkan bir kitabının reklamı yer almaya başladı her yerde. İlki 1997 yılında yayımlanan 4 ciltlik "Bir Ada Hikayesi" romanlarının sonuncusu olan Çıplak Deniz Çıplak Ada'nın reklamlarını izlerken, yanlış yaptığımı düşündüm. Kitapları tüm dünya dillerine çevrilen, defalarca Nobel edebiyat ödülüne aday gösterilmiş bir yazarı, kendi öz yazarımızı okumamış olmanın mahcubiyetini hissettim.
Kitabı hemen satın aldım ama serinin ilk üç kitabına sahip gelinimizin önerisi üzerine birinci kitaptan okumaya başladım. Anadolu'da zor zamanların yaşandığı, milletin topyekûn savaşa katıldığı yıllarda ve sonrasında çekilen acılar, yokluk ve yoksullukları anlatan ve benim hep okumaktan kaçındığım milletimin acılarını bu defa Yaşar Kemal'in kaleminden okuyordum.
"Bir Ada Hikayesi" seri romanlarında mübadele gerçeği anlatılıyor. Mübadele, savaş sonrasında her iki ülke topraklarında eskiden beri yaşayan ailelerin yer değiştirmesi anlamına geliyor ki; yönetici siyasilerin halkın mutluluğunu hiç düşünmediğinin en açık delilidir kanaatince. Ufacıcık bir fidan bile ait olduğu topraktan sökülüp, götürüldüğü yabancı yerlerde yaşama zor tutunurken, dede mezarlarının bulunduğu, uzun yıllardır kök salınmış, aidiyet hissettiğin topraklardan ayrılmak hiç kolay değil. "Mal canın yongasıdır" atasözü boşuna söylenmemiş. Uzun yıllar süresince çalışıp kazanılan malını-mülkünü bir kaç gün içinde terketmeleri istenen insanların acıları, ailece yaşadıkları dramlara yürek dayanmaz.
Yaşar Kemal, mübadele eksenine oturttuğu hikayesinde Sarıkamış'da askerlerin dramından, tarihte yaşanmış nice vahşetleri sırasıyla bir bir anlatıyor. Yaşar Kemal'in yazarlığı bambaşka. Memleketin ve insanların perişanlığını, yürek dayanmaz acılarını tüm çıplaklığıyla anlatıyor ama okuyucu tam acılara garkolacakken aynı anda bir çiçeğin rengini ve kokusunu öyle bir anlatmaya başlıyor ki, yüreğimiz ümit ışığıyla aydınlanıyor. Nesir yazıyor ama okuyucuya şiiri ve müziği de hissettiriyor, hatta renkleri ve kokuyu da. Kelime dağarcığı olağanüstü. Bunca yıllık hayatımda hiç duymadığım isimler, sıfatlarla karşılaşıyorum ama hiç yabancılık çekmiyorum. Suya vuran ufacıcık bir güneş ışığını öylesine güzel anlatıyor ki; kendimi o suyun başında gözlerim o ışıkla kamaşmış hissediyorum.
Usta yazar rahmetli Yaşar Kemal'i anlatmak haddime değil ama benim gibi ihmali olanlar varsa bir an evvel bir kitabını alıp, okumaya başlasınlar diye bu satırları karaladım. Bu vesileyle, elimizin altındaki suskun dostlarımız kitaplarımızı yazan, yayımlayan ve bizlere ulaştıranlara bir kere daha şükranlarımı sunarım.
-Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I 1997
-Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II 2002
-Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III 2002
-Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV 2012
Yanlışım yoksa üçüncü kitapta evdeki resimleri yorumlayışı vardı. İnsan kendisinin ve atalarının emeklerini bırakırken ki yoksunluğu insanı çarpıyor. Karma karışık bir hale geliyorsunuz. Sorguluyorsunuz..
YanıtlaSilBir ara öyle çok kitap gazete okurdum bulmacalar çözerdim ki.Şu net olayına girdim gireli hep ihmal eder oldum .Ve buna ayrıca çok üzülüyorum.İnşaAllah yine yeniden başlarım .Bu çok değerli yazarımızın çok değerli kitabını çok okumak isterim ben de.Sevgilerimle keyifli okumaların olsun arkadaşım.
YanıtlaSilHarika bir yazı olmuş ... Emeğinize ve yüreğinize sağlık
YanıtlaSilHepimize keyifli okumalar diliyorum
Yaşar Kemal sevdiğim bir yazar.Seri kittapları da çok güzeldir.Bunları henüz okumadım ama listemde,sevgiler.
YanıtlaSil