Irkların üstünlüğüne dayandırılan ve insanların maddi ve manevi büyük acılar çekmesine sebebiyet veren savaşların gerçek nedenlerinin bu olmadığı aşikârdır. Aslında tüm savaşların, ilk çağlardan başlayarak günümüze kadar değişerek gelen sebepleri; ekilecek toprak, yer üstü ve yer altı zenginlikleri, stratejik coğrafya ve iktidar hırsı olarak ortaya çıkmaktadır. Savaşın sonunda elde edilecek zenginlikleri halkıyla paylaşmak gibi bir niyeti olmayan liderler din veya ırk farklılıklarını kullanarak bir bölüm halkı bilhassa gençleri savaş ortamına hazırlarlar.
Belli bir coğrafyada ve iklimde dünyaya gelmiş ve yaşamış insanların soylarının adı ırk oluyor. Aynı coğrafyanın insanları temel özellikleri bakımından birbirlerine benziyorlar. Soğuk veya sıcak iklimler ile sert veya yumuşak iklim insanlarının hem görünüş ve hem de karakter olarak birbirlerinden farklı olması tabiidir. Çetin kış şartlarında yaşamak zorunda olan bir toplum ile ılıman bir iklimde yaşayan bir toplumun ortak değerleri ve yarattıkları kültür de değişik olacaktır.
Ancak, bu farklılıklar ırkları birbirlerine üstün kılmaz. Üstünlük paranoyasına kapılıp büyük acılara sebebiyet verenleri tarih asla affetmemiş ve affetmeyecektir. Onlar, günahların en büyüğünü işlemişlerdir. Çünkü, bütün yaratılanlara üstün sayılan insanoğluna olmadık eza ve cefayı layık görmüşlerdir.
Bugün, hâlâ bu düşüncede olan insanlar, liderler ve toplumların var olduğunu biliyoruz. Çünkü tarih, tekerrürden ibaret olmazdı eğer ondan ders alınabilseydi. Halen, insanların ve toplumların insanlık tarihinden ders çıkarmadıklarını ve dünya denilen bu gezegende hepimizin birer fani -ölümlü, geçici- olduğumuzun idrakine varamadıklarını görüyoruz.
Toplumların, bilhassa hassas dönemlerde birlik ve beraberliklerini sağlayacak ve onlara moral desteği verebilecek bir lidere ihtiyaç duymaları normaldir. Ancak, unutulmasın ki liderler de insandır.
Toplumlar, kendi ortak akıl ve vicdanlarını oluşturmalı ve bunlar üzerinde hiçbir vesayeti kabul etmemelidir.
insanlar çok farklı şuan görünüş olarak toplulumuz insanı insandan ayırabiliyor bunu biz yapıyoruz..daha önceki iş yerimde işçiler ve ofis katı arasındada tıpkı anlattığınız gibi resmen ırk gibi farklılıklar doğurmuş arkadaşlarımla iç içe çalıştım ama onlar gibi olamadım bu yüzden işçi arkadaşlarımla vedalaşmak çok daha zor gelmişti..
YanıtlaSilrenk dil veya dinin hiç bir anlamı olmadığını sanıyorum ruhumuzu teslim ettikten sonra anlayacağız çünkü zaman gerçekten çok acımasız toplumlarla karşılaştırıyor bizleri..kimbilir belki de daha iyi olacaktır umuyorum görebiliriz..sevgilerimle :)
Merhaba Gülçin :) Hindistan'daki kast sistemini bilirsiniz. Oradaki fakirler için üzülürüz hep fakir kalıp, sınıf atlayamazlar diye. Halbuki, aynı durum bizde de var, sadece adı konmamış.
YanıtlaSilİyi diyelim iyi olsun.
Sevgiler...
Beyazın siyaha karşı siyahın beyaza karşı üstünlüğü yoktur takvadan başka demiş hz.peygamber bu ırklar içinde geçerli olsa gerek çok güzel sosyal bir yaraya parmak basmışsınız tşkler zaman zaman yayınlarınızı takip etmekteyim.başarılarınızın devamını ve iyi yayınlar dilerim,
YanıtlaSilRabia Hanım, içinde bulunduğumuz güzel ülkemizin güzel vatandaşlarının kanayan yarasına değindiğiniz için tebrik ederim. Zira bence bu ırkçılık mevzusu kaynaklı çok problemli günler geçiriyoruz. Bir gün görmek isterdim şu A şu B değil de şu insan diyen bir topluma dönüştüğümüzü. Şöyle de bir gerçek de var ki insan türü kendi varlığından başka hiç bir türün varlığına tahammül edemez hale geldi Umarım gelecek nesillerimiz böyle kirli bir dünya bırakmayız. Paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSil