Bu farklılıklara en iyi örnek olarak töreden bahsedebiliriz. Ülkenin batısında ve de büyük şehirlerde yaşayanlar olarak töre kelimesini yazılı ve görsel basında bir takım haberler vesilesiyle duyarız. Bu haberler içinde bilhassa töre cinayetleri ve kan davaları başta gelir. Törenin tanımı için Türk Dil Kurumu, "bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş, davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünüdür."der.
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15 Nisan 2016 Cuma
YAŞAR KEMAL...Ağrıdağı Efsanesi...Ve Töre...
Memleketimiz malum olduğu üzere yedi coğrafi bölgeye ayrılır. Coğrafi bölgenin tanımını yapmak gerekirse, "Doğal, beşeri ve ekonomik özellikler yönünden sınırları içinde benzerlik gösteren geniş alanlara bölge denir." Her coğrafi bölge halkının günlük yaşantıları kendilerine hasdır. Birbirine sınır olan bölge halklarının töreleri az da olsa benzerlik gösterir ama batı ile doğu bölgeleri arasında çok büyük farklılıkların olduğu bir gerçektir.
Bu farklılıklara en iyi örnek olarak töreden bahsedebiliriz. Ülkenin batısında ve de büyük şehirlerde yaşayanlar olarak töre kelimesini yazılı ve görsel basında bir takım haberler vesilesiyle duyarız. Bu haberler içinde bilhassa töre cinayetleri ve kan davaları başta gelir. Törenin tanımı için Türk Dil Kurumu, "bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş, davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünüdür."der.
Bu farklılıklara en iyi örnek olarak töreden bahsedebiliriz. Ülkenin batısında ve de büyük şehirlerde yaşayanlar olarak töre kelimesini yazılı ve görsel basında bir takım haberler vesilesiyle duyarız. Bu haberler içinde bilhassa töre cinayetleri ve kan davaları başta gelir. Törenin tanımı için Türk Dil Kurumu, "bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş, davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünüdür."der.
13 Aralık 2014 Cumartesi
AŞK YOKTU...Anneler ve Kızları...
Pazar günü tüm ev halkı ile birlikte keyifli bir sabah kahvaltısının ardından uzun uzadıya yaptığım gazete mütaalasından sonra üzerimdeki miskinliği atabilmek için şöyle bol köpüklü, okkalı bir kahvenin hayalini kuruyordum ki; kahvenin o mis gibi kokusu bulunduğum odaya kadar geldi.
Annem, elindeki tepside iki fincan kahve ile odamın kapısında belirmişti bile.
-Ne zamandır fırsat olmadı, akşamları da yorgun geliyorsun. Ana-kız başbaşa bir kahve içelim, dedi.
Ben bu ana-kız kahve içmenin ne manaya geldiğini biliyorum da hangi konuda sigaya çekileceğimi bir anda kestiremedim.
Kahvesinden ilk yudumunu alan annem, fincanı sehpanın üzerine bırakırken,
-Hiç anlatmıyorsun, dedi.
-Neyi anne, dedim. Hakikaten anlamamıştım.
-Neyi olacak, şu ayrıldık dediğin erkek arkadaşını. Hani evlilik düşündüğünüzü söylemiştin de ben de hayal kurmaya başlamıştım.
-...
-Beni yine hayalkırıklığına uğrattın be kızım. Bari ayrılık sebebini söyle, bilmek hakkım değil mi?
Annemi dinlerken bir yandan hafızamı yokladım ve olsa olsa üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen annemin bahsettiği o ayrılık gecesinin de ayrıldığım adamın da aklımdan çıkmış olduğunu farkettim. Anneme ne söyleyeceğimi bilemedim. O geceyi olduğu gibi anlatmaya karar verdim.
Annem, elindeki tepside iki fincan kahve ile odamın kapısında belirmişti bile.
-Ne zamandır fırsat olmadı, akşamları da yorgun geliyorsun. Ana-kız başbaşa bir kahve içelim, dedi.
Ben bu ana-kız kahve içmenin ne manaya geldiğini biliyorum da hangi konuda sigaya çekileceğimi bir anda kestiremedim.
Kahvesinden ilk yudumunu alan annem, fincanı sehpanın üzerine bırakırken,
-Hiç anlatmıyorsun, dedi.
-Neyi anne, dedim. Hakikaten anlamamıştım.
-Neyi olacak, şu ayrıldık dediğin erkek arkadaşını. Hani evlilik düşündüğünüzü söylemiştin de ben de hayal kurmaya başlamıştım.
-...
-Beni yine hayalkırıklığına uğrattın be kızım. Bari ayrılık sebebini söyle, bilmek hakkım değil mi?
Annemi dinlerken bir yandan hafızamı yokladım ve olsa olsa üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen annemin bahsettiği o ayrılık gecesinin de ayrıldığım adamın da aklımdan çıkmış olduğunu farkettim. Anneme ne söyleyeceğimi bilemedim. O geceyi olduğu gibi anlatmaya karar verdim.
27 Ekim 2014 Pazartesi
İNCİR REÇELİ 2...Ölüler Aldatılmaz...
Bodrum denizinin kıyıya vuran dalgalarını izlerken film bitiverdi. Filmi izlediğim sinema bir AVM de olduğu için çıkışta bir iki mağaza gezerim diye düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi de yaptım ve ilk gördüğüm mağazaya girdim ama girmemle çıkmam bir oldu. Dünyevi-maddi ihtiyaçlar orada, o anda çok manasız geldi. Film boyunca hissettirilen aşk, ölüm, yas, acı, keder, yaralanmış kalplerin feryadıyla ben baştan-ayağa aşk olmuşum, aşk dolmuşum meğer.
Malum, film eleştirmeni değilim. Sadece sinemaya gidip, beyaz perdede film seyretmeyi seviyorum. Etkisinden kurtulamadığım filmleri de bloğumda paylaşıyorum. Eleştirmen olmadığım için bir film kısaca nasıl anlatılır bilmem. Bana kalsa filmi kare kare anlatırım. Her şeyin ilki varmış diyelim ve filmi anlatmaya başlayalım.
14 Şubat 2014 Cuma
DENİZ VE KUM...Ebedi Aşıklar...Şahitleri Martılar!
Yaz mevsimini geçirdiğimiz tatil beldesi her yıl olduğu gibi Eylül'ün başlarından itibaren yine tenhalaştı. Okulların açılışına hazırlanmak için aileler birer ikişer şehre döndüler. Sabah yürüyüşlerinde arabalarını yükleyen ailelerle vedalaştık. Bazı yıllar Eylül'de yazdan kalma günler yaşanır. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlar ve yumuşacık ısıtır. Gün ortasında güneş tam tepede iken çekinmeden denize girilir, kumda şemsiye aranmaz. Böyle olunca da kavurucu yaz sıcaklarından sonra Eylül'de havanın açık olması, son günleri değerlendirmek bakımından hepimizin temennisidir.
Bazı yıllar ise Ağustos'un son günü hava birden bozar, gökyüzü koyu gri bulutlarla kaplanır, sert bir rüzgar çıkar adeta yerle gök birleşir ve gece sabaha kadar büyük gürültülerle gökler yarılır, yağmur kovalardan boşalır gibi yağar. Ertesi gün uyandığımızda yaz mevsiminin bir gecede bittiğine şahit oluruz.
Bazı yıllar ise Ağustos'un son günü hava birden bozar, gökyüzü koyu gri bulutlarla kaplanır, sert bir rüzgar çıkar adeta yerle gök birleşir ve gece sabaha kadar büyük gürültülerle gökler yarılır, yağmur kovalardan boşalır gibi yağar. Ertesi gün uyandığımızda yaz mevsiminin bir gecede bittiğine şahit oluruz.
Etiketler:
aşk,
Aşka Dair,
dalga,
deniz,
Erikli,
eylül,
Havadan sudan,
Hayat,
Hayata Dair,
insan,
kumsal,
martı,
Rabia Serteli,
Saros,
yaşam,
yaz,
yazlık
27 Nisan 2013 Cumartesi
BAHAR SARHOŞLUĞU...
Nihayet bahar geldi. Sabah saatlerinde apartmanın bahçesi güneş ışıklarının oyun bahçesiydi adeta. Güneşin yakmayan sıcağı ile ısınan hava bahar dallarındaki çiçeklerden, yeni yapraklanan ağaçlardan topladığı kokuları büyük bir cömertlikle ortalığa yayıyordu. Başımı hafifçe kaldırıp gökyüzüne bakarken, mis gibi havayı olanca gücümle içime çekiyorum. İnsanı sarhoş eden bin bir çiçeğin yaprağın kısaca tabiatın kokusu ciğerlerimi dolduruyor.
Bu yaşlı koca dünya ne baharlar gördü. Milyonlarca yıldır tekrarlanan bu ritüel'den katiyen ödün vermedi. Bu öyle bir kanun ve nizam ki; ne bir eksik, ne bir fazla. Her şey, canlı-cansız tüm varlıklar kendi kodlarındaki bilgilerle hareket ediyor. Onlar biliyor ki; karlar eriyip, hava ısındığında tüm tabiat canlanacak. Yine biliyor ki; bu işler sırasıyla olacak. Sırası gelen dünyada arz-ı endam edecek.
Bu yaşlı koca dünya ne baharlar gördü. Milyonlarca yıldır tekrarlanan bu ritüel'den katiyen ödün vermedi. Bu öyle bir kanun ve nizam ki; ne bir eksik, ne bir fazla. Her şey, canlı-cansız tüm varlıklar kendi kodlarındaki bilgilerle hareket ediyor. Onlar biliyor ki; karlar eriyip, hava ısındığında tüm tabiat canlanacak. Yine biliyor ki; bu işler sırasıyla olacak. Sırası gelen dünyada arz-ı endam edecek.
Etiketler:
ağaç,
aşk,
Bahar,
bahar havası,
çiçek,
Dünya,
hava,
Havadan sudan,
Hayat,
Hayata Dair,
insan,
Orhan Veli,
Rabia Serteli,
şiir,
tabiat,
yaşam
24 Temmuz 2012 Salı
AŞK'I MERAK EDİYORUZ...
Aşkı anlatmak istemiştim de; "Aşka Düşmek" başlığıyla dilimin döndüğü, aklımın erdiğince bir şeyler karalamıştım. Ondan önce de sonra da çeşitli konularda çeşitli yazılarımı yayınladım ama en fazla okunan yazım Aşka Düşmek oldu. Sebebini merak ettiğimde ise fazla düşünmeme gerek kalmadı. Çünkü, veriler gösteriyordu ki, Goggle'a "Aşk'ı" soranların bir çoğu benim bloğuma düşmüşlerdi, çaresiz!. Yazımın çok okunması yeterli bir istatistiki belge olmasa da ben inanıyorum ki; insanlar aşk'ı merak ediyorlar.
Büyük ihtimalle gençler aşkı öğrenmek istiyorlar. Veya, kendi aşklarını sorgulamak, yaşadıklarının gerçek aşk olup olmadığını anlamak istiyorlar. Her ne sebeple olursa olsun, insanların aşkı öğrenmeye merakı var. Öğrenme merakı ile birlikte hepimizin aşka düşkün olduğu da bir gerçek. En sevilen şarkılar aşk şarkıları, sinema tarihine adını yazdırmış filmlerin çoğunluğu aşk filmleri, en çok okunan kitaplar keza yine aşk romanları.
6 Aralık 2011 Salı
HASRET! Ebedi Bekleyiş...
Hasret çekmek insanoğlunun bu hayattaki en zor imtihanıdır. Hasret duygusu çoğu zaman özlem duygusuyla karıştırılır. Herhangi bir nedenle ayrı düştüğümüz vatanımızı, ailemizi veya yarimizi özlerken hasret çektiğimizi zannederiz. Sevdiğimiz veya alışmış olduğumuz hayattan, kişilerden ve hatta yer ve mekânlardan ayrı kaldığımız zaman hissettiklerimiz sadece özlemdir.
Özlem, bir gün mutlaka sona erecek yani miadlı bir ayrılığın hüznüdür. Hasret duygusunun kapsadığı mana içerisinde özlem vardır ama özlem hasret değildir. Hasret duygusunda bir ebedilik vardır. Kavuşmanın mümkün olmadığı veya olamayacağı bir bekleyiştir.
1 Kasım 2011 Salı
HAVADAN SUDAN KONUŞMALAR...
Havadan Sudan konuşmalar deyince yazanın da okuyanın da üzerinde bir başıboşluk, bir serseri duygular uyanıyor. Yazan da okuyan da kendini kasmıyor. Çünkü, belli bir konu yok. O gün rüzgâr nereden eserse. Serseri duygular dedik de serseri kelimesi bende hoş duygular uyandıran bir kelimedir. Çünkü, serseri kelimesi içinde muzırlık biraz eğlence çokça da özgürlük barındırır.
Ah özgürlük! hayatsın, neş'esin, sen uğruna can verilen, kan dökülensin. Ama sen, güvenilmezsin. Sen ihmale gelmezsin. Kıymetinin bilinmediği yerde durmaz, gidersin. Çünkü, özgürlük ölümü göze alabilenlerindir.
Ah özgürlük! hayatsın, neş'esin, sen uğruna can verilen, kan dökülensin. Ama sen, güvenilmezsin. Sen ihmale gelmezsin. Kıymetinin bilinmediği yerde durmaz, gidersin. Çünkü, özgürlük ölümü göze alabilenlerindir.
Etiketler:
aşk,
Dünya,
Havadan sudan,
Hayat,
Hayata Dair,
insan,
özgürlük,
Rabia Serteli,
serseri,
yaşam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)