Doğadaki bazı bitki ve hayvanlar, sert hava koşullarından korunmak için kışın uykuya yatarlar. Onların bu içgüdüsel davranışları yani Kış Uykusu, aynı zamanda bir tabirdir ve kendiyle meşgul, çevresindeki olan bitene tepki vermeyen, kayıtsız ve duyarsız insanların davranışları için kullanılır. Ama neticede; KIŞ UYKUSU'DA BİR UYKUDUR VE ER-GEÇ UYANILACAKTIR.
Bu yıl malûm, bahar yağmurları Haziran ayına sarktı. Bazı özel işlerimiz de olduğu için hele bir havalar düzelsin dedik ve yazlığa gidiş tarihimizi akışına bıraktık. Yazlık yerlerde arzu edilmeyen pek çok şey vardır; gürültücü komşular ve haftasonu kalabalığı...gibi. Bir de yağmurlu havalar istenmez yazlık yerlerde. Çünkü, oralarda hayat yüzmeye ve güneşlenmeye endekslidir. Yazlık yerlerin olmazsa olmazı güneş bulutların arkasına saklandığı zaman, üstüne üstlük bir de gökler yarılır gibi gümbür gümbür gürültülerin ardından fıçılardan boşalır gibi yağan yağmurda herkes ister istemez evine çekilir. Bahçelerin, balkonların, terasların yağmura teslim olduğu evlerde can sıkıntısı başroldedir.
Yazlığa gidiş tarihimiz uzayınca, ben de İstanbul'un imkanlarından yararlanmak adına kısa mesafelerde ufak gezintilere çıkıyordum ve hem yazlık evin eksikleri hem de kendime üst-baş bakmak için dükkanları ve mağazaları dolaşıyordum. O günlerde ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan, KIŞ UYKUSU filmiyle 67. Cannes Film Festivaline katılmış, Altın Palmiye ödülünü kazanmıştı. Tüm yazılı ve görsel medya bu filmden bahsediyor ve ünlü yönetmenin ödül töreninden fotoğrafları yayınlanıyordu. Hatta bir tanesini ben de facebook sayfamda gururla paylaştım. Bu filmle ilgili her haberi okuyuşta, filme duyduğum merak artıyordu ama o aralar tüm dikkatimi yazlığa göç hazırlığına vermiş olduğum için sinemaya gitmek, gidebileceğimi düşünmek dahi aklıma gelmiyordu.
Filmin cuma günü vizyona gireceğini duyunca yaz sonuna kadar bekleyemeyeceğimi anladım ve İstanbul'dan ayrılmadan iki gün önce son hazırlıkları yaparken bir ara sinemaya kaçmaya karar verdim. Aksi gibi, öğrendiğime göre film de uzunmuş. Sinema biraz da keyif işidir ve geniş zamanlar ister ama bu film benim için farklıydı. Dünyaca ünlü ve benim de bir çok filmini görüp, beğendiğim yönetmenin bu ödüllü filmini görmek istemem kadar doğal bir şey olamazdı.
Cuma sabahı kahvaltıdan sonra hiç vakit kaybetmeden sinemanın yolunu tuttum. Bu bendeki sinema aşkına da hiç akıl sır ermez. Bütün kış kaç kere sinemaya gittim de kaç film izledim acaba? Bir elin parmaklarını geçmez. Ama şimdi bütün kış gitmediğim şekilde koştura koştura sinemaya gidiyorum. Bu söylediğim gerçektir. Nuh Tufanını o kadar istememe rağmen -koşturarak gitmediğim için herhalde- her defasında günün ilk gösterimini kaçırdım ve başka bir filme girdim.
Gelelim KIŞ UYKUSU'na, kendini tiyatrodan emekli etmiş, çok iyi bildiği Türk Tiyatro Tarihi üzerine kitap yazmak niyetinde iken yerel bir gazetede günlük yazı yazmayı tercih eden Aydın, Kapadokya bölgesinde babadan kalan bir butik otel işletmektedir. Mesleğinde aradığı şöhreti yakalayamadığı için dönüp geldiği bu yerlerde karısı ve eşinden boşandıktan sonra baba evine -mecburen- dönen kız kardeşi ile yaşamaktadır. Mevsim kış ve bildiğimiz Kapadokya manzaralarını bu defa karlar altında kalmış bembeyaz Kapadokya olarak seyrediyoruz. Kaya evlerde yaşayan bu üç kişilik ailenin günlük rutin yaşamlarının görünen kısmı haricinde söze dökülmemiş gizli bir anlaşma ile birbirlerine dokunmadan yaşadıklarını anlıyoruz.
Haluk Bilginer'in her zamanki mükemmel oyunculuğu ile canlandırdığı Aydın, aileden zengin ve sanatçı kişiliği ile entelektüel bir kişiliktir. Yerel gazetede yayınlanan köşe yazılarında toplumu ve insanları eleştirir. Aydın, aslında kendi toplumuna yabancı kalmış, içselleştirmediği bilgileri ile ahkam keserek toplumu düzelteceğini zannetmektedir. Demet Akbağ mükemmel ve sade oyunculuğu ile boşanma travmasını atlatamamış kız kardeş de çok inandırıcı, Melisa Sözen ise her ne kadar maddi kaygılarla yapmış olsa da evliliğinden vazgeçemeyen bir kadının iç hesaplaşmalarını yansıtan hüznü filme çok şey katıyor.
Yönetmeınin diğer filmlerinin aksine bu filmde kahramanları bol bol konuşuyorlar. Konuşmaların konusu, ailenin özel hayatına dair olsa da topluma ve toplumdaki farklı sosyal sınıftan insanlara da ayna tutuyor. SİNEMANIN ASLİ GÖREVİ DE TOPLUMA AYNA TUTMAK DEĞİL MİDİR?
KIŞ UYKUSU, sinemamızın ödüllü filmler kervanına katılan son yıldızıdır ve göz kamaştırmaktadır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
En kısa zamanda izlemeliyim :)
YanıtlaSilBen de izlemek istiyorum ama çekincelerim vr çünkü Ceylan'a karşı mesafeliyim aslında. Hiçbir filmine sonuna kadar dayanamamış biri olarak bu filmden de kuşkularım var. Üstelik uzun da. Ama izleyeceğim bu defa hem de sonuna kadar. :))
YanıtlaSilAyrıca oğlumun bir görüşünü de belirteyim. Nuri Bilge Ceylan Cumhurbaşkanı olsa diyor. Her kesimin kabul ettiği, saygın, karizmatik, şimdiden dünyanın tanıdığı biri. Bence de doğru değil mi? :)
YanıtlaSilİlhan Bey! geniş bir zamanınızda gidin, filmin keyfini çıkarın. Pişman olmayacaksınız. Oğlunuzun önerisine gelince, ben onu anlıyorum ama sinemamıza haksızlık etmiş olmaz mıyız?
Sil