19 Kasım 2023 Pazar

ÇEVRE BİLİNCİ...İnsanı Yaşatmak...

Yazılı ve görsel basında gün geçmiyor ki, çevreciler ve onların organize ettiği köylülerin pankartlı, sloganlı gösterilerini görmeyelim. Çeşitli maden ve mermer ocakları için oyulan dağlara, yok edilen ormanlara, kirlenen derelere yenilerinin eklenmemesi için en azından mevcudu korumak için bir araya gelmiş bu insanlar geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.




Aslında, bugün halkın karşı çıktığı işler ilk defa yapılmıyor. Zonguldak Kömür Ocakları o kadar uzun yıllardır kazılıyor ki; açılan ocaklarla şehrin altı olduğu gibi oyulmuş vaziyette. Halen kullandığımız yollar, köprüler, barajlar, santraller de bir zamanlar yapıldı ve biz de iftihar ettik. 


Bunlardan biri de Güneydoğu Anadolu Projesiydi. GAP Projesi, bölgenin susuzluktan kavrulmuş topraklarında çok çeşitli tarım yapma imkanı sağlayacak barajları ve sulama tesisleri ile bölgeye zenginlik getirecekti. Proje çok büyük ve detaylı olduğu için yıllarca süren çalışmalar sırasında turizm şirketleri bölgeye GAP TURU adıyla turistik geziler düzenlediler. 

Türk milleti, üzerine yapışan "Gelişmekte Olan Ülke" yaftasından bu ve benzeri projelerle kurtulacağına inanıyordu. Barajların ve yolların memleketimizin gelişmesi ve zenginleşmesi için yapıldığına inancımız çok yüksekti ve bu durumun aleyhimize olabileceği aklımıza bile gelmedi. 

Bu arada, dünyada yıllardan beri devam edegelen bir çevre hareketi vardı. Sanayileşen ülkelerin bilinçli vatandaşları doğanın kirletilmesine karşı eylemler yapıyorlardı. Bizim sanayimiz ufak çaplı olmasına rağmen bazı büyük şehirlerimizde gittikçe artan hava kirliliği sebebiyle çevreciler ve çevre bilinci, ülkemizde de taraftar buldu.

Son yıllarda, dünya ile aynı anda yaşadığımız Pandemi ve Küresel İklim Krizi adıyla anılan mevsimlerdeki dengesizlik bariz bir şekilde hissedilince çevre bilinci toplumun tüm katmanlarına yayıldı. İnsanlar, paranın yenmediğini anladı. İnsanı yaşatacak olan vatanın toprağı, havası, suyu ve de köylüsüydü. Sözün burasında ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anıyoruz. 

Bu arada, Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" nasihatine, dünyanın geldiği bu günkü noktada "Doğayı yaşat ki insan yaşasın" demek gerekiyor. Zira, doğadaki katliamların insanın sonunu hazırlamak olduğunu hala anlayamamış veya anlamak istemeyen bir kitle var. Kişisel maddi zenginlik ve dolayısıyla güç kazanmak peşinde, sağduyuları körelmiş insanlara bunları anlatmak şimdilik mümkün görünmüyor ise de biz yine de vazgeçmeyelim. 

Bu yazımızın son sözünü, ömrü boyunca bıkmadan usanmadan yazmış, anlatmış çağımızın ünlü bilim insanı yakın tarihte (13 Ekim 2023) vefat eden Astrofizikçi Hubert Reeves'e bırakalım; 

                    "Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz." 
                                                           Hubert Reeves







8 yorum:

  1. Uzun zamandır paylaşımlarınızı görmüyordum. Eski dostlardan görmek mutlu ediyor insanı. Tüm dünya ülkeleri için çevre bilinci kazanmak, doğayı korumak giderek daha da önem kazanıyor.
    Son özdeyiş her şeyi ne güzel özetlemiş. Ne yazık , kayıplar kazançlar deyince pek çok kişi ülkenin geleceğini değil, kişisel çıkarlarını düşünüyor.
    Bu çevrede yüz yıllık zeytin ağaçlarının köklerini gördüğümüzde çok daha iyi anladık. Kökleriyle toprağa öyle bir tutunmuşlar ki içler acısı. Kesmeye , doğayı yok etmeye nasıl can dayanır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş gelmişsiniz Makbule hanımcığım. Ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Son bir kaç yıldır bu konular gündemden düşmedi. Yakında yeni bir doğa katliamı olursa hiç şaşırmam. Vazgeçeceklerini sanmıyorum. Temiz bir dünya dileğiyle, sevgiler...

      Sil
  2. Merhabalar.
    Kazandığı halde kaybedenlerden olmamak için doğamızı koruyalım. Çünkü doğa hepimizin.
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Bildiğim kadarıyla Milliyet Blog kapsınıa kilidi vurdu ve herhalde daha açmaya niyetli de görünmüyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey. Ziyaretiniz için teşekkür ederim. Yorum bıraktığınız iyi olmuş. Zira, bu vesileyle sizi takibe aldım. Milliyet Blog'dan bahsetmişsiniz. Hayal meyal hatırlıyorum. Orada da yazıyor muydunuz?

      Sil
    2. Merhabalar.
      Evet, Blogger'deki kadar sürekli olmadı ama, ara ara Milliyet Blog'da yazılar paylaşmıştım. Ben sizi galiba oradan tanıyorum gibi geldi. Danimarkalı (Abdulvahid Pedersen) isminde bir müslümanın telefon numarasını arıyordum da Milliyet Blog'dan bir yazar bana bu telefonu ulaştırmıştı. Emin olmamakla birlikte o kişinin sanki siz olduğunu sanıyorum.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Merhaba Recep bey. Muhtemelen orada da yazmışımdır ama emin olamıyorum. Telefon numarasını size bulan ben değilim. Bundan kesin eminim. İlk olarak Azbuz.com' da yazdığımı çok iyi hatırlıyorum. O arada bir arkadaş Milliyet blog'a davet etmişti ama galiba pek ilgimi çekmedi. Azbuz, tam kapanmak üzereydi Blogger'dan haberim oldu. 2011 yılından itibaren buradayım. Bu tarihi de Arşiv dairesi sayesinde biliyorum. Yeni paylaşımlarda görüşmek üzere iyi akşamlar...

      Sil
  3. çevreci olmak moda artık :) reeves in sözü müthişmiş ama :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba deeptone. Reeves'in o sözü beni de çok etkiliyor. Hamasi bir laf olmayıp, gerçek olduğu için herhalde. Sevgiler...

      Sil

DEĞERLİ YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

Not: Gmail hesabı olmayan arkadaşlar yorum yazmak için yorumlama biçiminden anonimi seçerek yazabilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...