Oturduğum döner sandalyeyi döndürüp baktığımda bir kaç adım ötede duran çocuğun yüzünde geniş bir gülümseme ile bana baktığını gördüm. Ağzını açıp, kapatıyor ve ben ne dediğini anlamıyordum. Uykudan uyanmış gibiydim. Bir elini uzatarak işaret ettiği yöne doğru baktığımda anladım ki; ben kuaför salonundayım ve berber çırağı saçlarımdaki boyayı yıkamak için beni yıkama mahalline davet ediyor.
-Buyrun yıkayalım, dedi.
Güleç yüzlü genç çocuğa karşı mahcubiyet hissettim. Kaç kere seslendin diye sordum. Gülümsemeye devam ederken suç işlemiş gibi boynu bükük, hafifçe
-Üç kere, dedi.
Elimdeki kitabın ayracını yerleştirdikten sonra kapatıp aynanın önündeki mermer tırnağın üzerine bıraktım ve yıkama mahalline çıkan basamaklara yöneldim.
Bazı kitaplar okuyup, bitirilmek üzere yazılmış gibidir. Bir solukta okunur, merak edilen sonu öğrenilir ve kapağı kapatıldıktan sonra da unutulur gider. Bazılarını ise hiç bitmesin istersiniz. Sonunda olacaklarının bile önemi yoktur. Önemli olan yazarın anlatmak istediği derdi ne ise o dert ile dertlenmektir. Adını duyduğum ama kitaplarını okumak için şimdiye kadar herhangi bir gayret göstermediğim yazarın elimdeki hikâye kitabı ise benim için çok yeni bir deneyim oldu.
Bahsettiğim kitabın yazarı Murathan Mungan, şiirleri, hikâyeleri ve oyunları ile tanınmış olmakla beraber, gazete yazıları, radyo oyunları ve şarkı sözleri de yazmış. Bu arada, bazı tiyatrolarda Dramatug olarak görev yapmış üretken bir sanatçı.
Uzunca bir süredir okumakta olduğum kitap ise içinde yedi tane hikâye olan YEDİ KAPILI KIRK ODA. Yazar, 1987 tarihinde kırk adet hikâye toplayıp, yazmak üzere yola çıkmış, ilk kitabı KIRK ODA, ikinci kitabı AYNALI KIRK ODA'dan sonra üçüncü kitabı ise yirmi yıl sonra 2007 de yayımlanan YEDİ KAPILI KIRK ODA.
Murathan Mungan'ın sevenleri, meraklıları bu kitabı zaten okumuştur. Benim bu kitaptan bahsetmek isteyişim tamamen hayranlığımdan ve bu kadar geç kalmış olmama hayıflanmamdandır. Eğer, aranızda yazarla henüz tanışmamış olanlar var ise bir an önce bir kitabını edinmelerini salık veririm.
Önceden belirtmeliyim ki; yazının başında anlattığım -kuaför salonundaki olay- gerçektir ve bahsettiğim kitabı okumak için tam bir konsantrasyon gerekiyor. Yazar, bildiğimiz kelimelerle bir kuyumcu özeni ve dikkatiyle öyle cümleler kuruyor ki; kolayca okuyup, geçtiğinizi zannederken durup, geriye dönüp, aynı cümleleri yeniden okumak ihtiyacı hissediyorsunuz. Anlattığı konular belki bin yıllık eski hikaye olabilir ama onları yeniden yazıyor, yeniden var ediyor.
Uzun lafın kısası, Murathan Mungan'ı geç de olsa tanımış olmaktan dolayı bir kitapsever olarak mutluyum!.
ne yazık ki munganı ben de geç keşfettim..
YanıtlaSilMagazin basınında görmemiz, şarkı sözü yazması belki bizi olumsuz etkilemişti. Gerçekten hayranlık uyandırıcı bir kalem.
SilZiyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Sevgiler...