Herkes anlatmak istiyor ama kimse dinlemiyor. Dinleyen olmayınca da anlatmanın manası kalmıyor. Kabul günlerinde veya dışarıdaki buluşmalarda karşılıklı hatır sorduktan sonra o günlerde yaşadığın bir derdini, bir sıkıntını veya sevincini doğal olarak anlatmaya başlıyorsun. Bir iki cümle kurdun kurmadın arkadaşın ağzından çıkan lafı kapıp başlıyor anlatmaya.
Mutlaka sizin de başınıza gelmiştir. Çünkü, bu durum son zamanlarda fazlalaştı. Bazen dinliyor gibi yapılıyor ama çoğu zaman buna bile lüzum görülmüyor. Lafını bitirmeni beklemeden alakasız bir konuya giriveriyorlar. Sen de öylece kalakalıyorsun. Hafif bir şok halinden sonra kendine dönüp bir iç muhasebesi yapıyorsun oracıkta. "Acaba fazla konuşmuş olabilir miyim?" diye ama bunun doğru olmadığını biliyorsun. Zira daha bir kaç cümle ya kurdun ya kurmadın.
Bu durumun seninle hiçbir alakası yok. İnsanlar değişti, sabırsız ve tahammülsüz oldular. Bu durumda yapacağın iki şey var. Ya ağzını açmadan oturup, konudan konuya atlayan arkadaşını ses çıkarmadan dinleyeceksin. Ya da arkadaşını kendi silahıyla vurmak üzere sen de onun gibi davranacaksın. Ağzından lafını alıp, başlayacaksın anlatmaya. Bazen, arkadaşın sesini keser, dinlermiş gibi yapar sen sevinirsin iki çift laf edeceğim diye. Bazen de karşındaki senden dişli çıkar senin lafı aldığını farketmez görünüp, konuşmaya devam eder. Sen yine susup, oturabilirsin ya da arsızlığı ele alıp, konuşmana devam edersin.
Öyle olur ki; sözünün kesildiğini anlamazdan gelerek konuşmaya devam eden arkadaşın ve lafı aldığını zanneden sen ikiniz bir ağızdan konuşmaya başlamışsınız. İnsan hem konuşup, hem de dinleyemeyeceğine göre anlattıklarınız havada kalıyor demektir. Bu durumda, "Paylaştıkça azalan dertler ve paylaştıkça artan mutluluklar" klişesi koca bir yalan oluyor.
İki kişilik sohbette durum böyle ama bir de bunu kalabalık bir arkadaş toplantısında gözünüzün önüne getirin. Daha doğrusu kulaklarınızın durumunu düşünün. Akşam üzeri kabul gününden ayrılan hanımların tek istediği bir an önce kendini eve atıp, yarım bardak su ile başağrısı hapı alıp, yatağa girmek veya en azından kanapeye uzanmak olacaktır.
Anlayacağınız iki çift laf etmek de artık zorlaştı. Siz siz olun, derdinizi dinleyen, mutlu olduğunuzda sizinle neşelenen bir arkadaşınız varsa kıymetini bilin.
Kalabalık muhabbetleri severim aslında ama daha ziyade "geyik" yapmak için, mutlu ve de enerjik hissettiğim zamanlarda. Bir derdim varsa, kalabalık ortamlara girmem, konuşacağım kişiler bellidir. Bir elin parmakları kadar yoklar. Ama illa ki onlar, can dostum dediklerim. Bir de annem tabi, bir telefon uzağımda ;)
YanıtlaSilEşim lafı değiştirenler kategorisinde :)) onunla asla dertleşmem, dertleşmeye kalkışsam kavga çıkar yüz göz oluruz, ne gerek var di mi?
Hayat su gibi akmıyor işte; yolunu bilmek, akışa yön vermek gerekiyor. Ben yolumu böyle buldum ;) Sevgiler...
Buzlu Kalem, iyi niyet ve akılla her şey çözülüyor. Dinlemeyi bilen arkadaşlarınıza buradan selam olsun. Sevgilerimle...
SilDinleyen yok, dinlermiş gibi yapan çok. Aynı durumdan hepimiz mustaribiz. Cümlelerimin yarım bıraktırıldığı ortamlarda konuşmuyorum artık ve o kadar çok ki bu tür ortamlar neredeyse hiç konuşmuyorum. Yaz tatillerinden dönünce ders anlatırken dilim dolaşıyor sırf bu yüzden. O kadar uzun süre konuşmamış oluyorum ki zorlanıyorum ilk haftalarda.
YanıtlaSilBu sorun gençlerde de var ne yazık ki. Derste bir konu açılıyor; birini dinlerken öbürü başka bir şey söylüyor, bir diğeri başka şey. Genelde vücut dilimle müdahale edip ilk konuşanın bitirmesi gerektiğini gösteriyorum ama tabii anlayabilene. Bazıları inatla kendilerine bakmasam bile konuşuyorlar. Bu eğitim küçük yaşta ailede verilmeli kesinlikle.
Aslında her konuda paylaşımlar azaldı, alacaklılar çoğaldı. Bazen kişilerin içtenliğine de güvenemiyorsunuz. Günümüzde pek çok insan laf taşımayı seviyor. Anlattığınız özel bir şey abartılarak birkaç kişiye aktarılabiliyor. Dostlar mı azaldı, dostluklar mı bozuldu?
YanıtlaSilSıkıntılı insanlar çoğaldı. Dinlemek, paylaşmak, yol göstermek yerine kendi sorunlarını anlatmayı yeğliyor. Eskiler "Bir vur, bin ah dinle kaseden" derlerdi. Dertler çoğaldı, kaseler küçüldü galiba.
Vefalı dostların değerini bilmek lazım.
Sevgiyle...
"Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
YanıtlaSilBürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş."
Niyâz-î Mısri
Çok doğru bir tesbit. Ben de aynı durumdan şikayetçiyim doğrusu. Dinlemeyi bilen çok az kişi var artık. Kimse kimseyi dinlemek istemiyor. Tam bir cümleye başlıyorsunuz ki, karşınızdaki kimse sanki "aman canım seninki de bir şey mi" demek ister gibi başlıyor kendini anlatmaya. Böyle olunca da paylaşmaktan vazgeçiyor insan.
YanıtlaSilgaliba artık nasılsın diye soran arkadaşları bulmak bile zorlaştı, derini can kulağı ile dileyen , içten o olsun demeyen, hayat cok zor.. sevgiler
YanıtlaSilOndandır kalabalıklara katılmamam katılsam da sohbetlerine pek fazla iştirak etmem.Sarmaz konuştukları konular beni.Allah'tan var bir kaç arkadaşım ki onlarla da tek tek görüşüp sohbet etmeyi tercih ederim biri çocukluk arkadaşım diğerleri hayat içinde bir yerlerde arkadaş olduklarım sayıları az ama olsun hepsiyle ayrı ayrı iki kişilik sohbetlerim de mutlu oluyoruz başımız ağrımadan ağrıtmadan birbirimizi dinliyoruz.Sevgilerimle Rabbim bizleri boş çene çalanlardan uzak tutsun diyorum gerçekten onlar sadece baş ağrısı..
YanıtlaSil