İftarlık gazozda da durum aynen böyle oldu. Vizyona girdiği gün sinemaya gidemedim. Takibeden hafta cuma günü Kötü Kedi Şerafettin vizyona gireceği için hakkımı Şero'dan yana kullandım. Bu durumda İftarlık Gazoz gerilerde kaldı. Vizyondan kalkmadan görme isteğim var gibiydi ama bu istek çok da kuvvetli değildi. Günler geçtikçe filmi unutmaya başlamıştım ki; beraber çok film izlediğim, film zevklerimizin uyuştuğu bir arkadaşımdan filmin methiyesini işittim.
Filmin vizyona girdiği 29 Ocak gününden 14 gün sonra filmin 2 nci haftasında sinemanın yolunu tuttum. Başlama saati 11.15 olan matineye yetiştim ama tercihim olan arka sıralarda neredeyse yer kalmayacakmış. İkinci haftanın son günlerinde salonun bu dolu halini görünce, filmi kaçırmadığıma çok sevindim. Zira, her zaman olmasa da seyirci iyi filmin kokusunu alır.
Filmin vizyona girdiği 29 Ocak gününden 14 gün sonra filmin 2 nci haftasında sinemanın yolunu tuttum. Başlama saati 11.15 olan matineye yetiştim ama tercihim olan arka sıralarda neredeyse yer kalmayacakmış. İkinci haftanın son günlerinde salonun bu dolu halini görünce, filmi kaçırmadığıma çok sevindim. Zira, her zaman olmasa da seyirci iyi filmin kokusunu alır.
80 ihtilali sonrasında hapishane koşullarının iyileştirilmesi ve işkenceleri protesto etmek için başlatılan ölüm oruçlarının 61. gününde, talepler için ilgili bakanla telefon görüşmesi yapan hapishane müdürünün odasında başlayan film, Muğla'nın Ula kazasında okulların son gününde karne alan ilkokul çocuklarının tütünde çalışan ana babalarının yanına tarlaya koşmalarıyla geriye dönüp, yeniden başlıyor. O çocuklardan biri de elinde takdir belgesiyle koşan Adem'dir. Adem, ailesinin karşı çıkmasına rağmen yaz tatilinde çalışmak için gazozcu Cibar Kemal'e çırak olur.
Memleketi Ula'yı anlatmayı seven Yüksel Aksu'dan bir Ege hikayesi daha. Dondurmam Gaymak'la Ege insanını bize tanıtan yönetmen bu defa 1970 -1980 Türkiye'sinin siyasi hayatını, sağ-sol olarak böldürülüp, birbirlerine kırdırılan üniversite gençliğini ve çocuklarıyla gelecek hayalleri kuran ailelerin düş kırıklığı gibi acılı hikayeleri anlatmak üzere yola çıkmış.
Yönetmen bütün bunları anlatmak için sert bir dil kullanmak yerine Ula'nın insanlarını, usta çırak ilişkisini ve tütün işçilerinin günlük hayatlarını göstererek anlatmayı tercih etmiş. Karne günü tütün işçilerinin çoluk çocuk deniz kenarında bütün gün bütün gece yiyip, içip eğlenmeleri öyle güzeldi ki eminim seyircilerin çoğu iç geçirmiştir. Film, başladığı hapishane sahnesiyle içimize kurt düşürdü ama Ula insanlarının günlük yaşantılarındaki naiflik, iyimserlik ve neşeleri bize de sirayet etti ve yer yer çok güldük.
Çok güldük ama sonunda da ağladık. Ağladık, bu memleket insanının acılarla yoğrulan hayatlarına, bitmeyen kardeş kavgalarına, idealler adına işlenen cinayetlere, ailelerin gelecek hayallerinin yokolmasına, gencecik bedenlerin sönüp, gitmesine. Biraz önce gülen biz değilmişiz gibi gözlerimizden yaşlar yuvarlanmaya başladı. "Dur hele! akma gözyaşım, şimdi ışıklar yanacak" dedim ama dinleyen kim. Seyrettiklerimiz geçmişte kalmadıysa, memleketimde insanlar hala birbirini öldürüyorsa ağlamayıp da ne yapacaktı gözlerim.
Önce yürekler ağlar. Gördüklerine, yaşadıklarına dayanamayan yürek kabarır ve ne zaman nerede nasıl ne şekilde olacağını bilmeden, bildirmeden gözyaşı halinde gözlerimizden dışarıya usul usul akar. Bize gerçek bir hikayeyi anlatmak isterken en son istediğinin seyirciyi ağlatmak olduğunu düşündüğüm Yüksel Aksu'nun filminde bu derece ağlamamızın sebebi, geçmişte yaşananların yaraları henüz sarılmamışken o günleri yaşayanların halen hayatta olduğu o karanlık günlerden hiç ders alınmamış olması...
Ne de güzel anlattınız filmi. Galiba bizim ders almama gibi bi problemiz var ne dersiniz?
YanıtlaSilTarih tekerrürden ibarettir dediler, biz de inandık. Hataların, yanlışların devam etmesini doğal karşıladık. Halbuki, ibret alınsa tarih tekerrür eder mi?
SilGerçekten merak ettiğim bir film idi .... Emeğinize sağlık. Mutlu pazarlar .. Sevgi gününüz güzel yaşansın..
YanıtlaSilİyi dileklerin için teşekkürler didem. Bu filmi herkesin görmesi gerektiğine inanıyorum. Sevgilerimle...
SilRabia Hanım,mükemmel anlatmışsınız. Dün ben de filmi seyrettim. Sizin gibi ben de filmin sonunda iki gözüm iki çeşme ağladım. Yaşanmışlıklara, yaşananlara ve ileride yaşanacaklara ağladım. Çok güzel bir film, bence herkes bu filmi seyretmeli. Bu topraklarda yaşayan herkesin aslında bir zamanlar çocuk olduğunu, herkesin hayalleri ve umutları olduğunu, idealleri için dünün çocuğu bugünün büyüğü olan kişilerin ölümü bile göze alabileceğini gösteren kaçırılmaması gereken muhteşem bir film.
YanıtlaSilNermin hanım film her yönüyle çok güzel çekilmiş, harika bir film. Ben ancak binde birini anlattım. Herkesin görmesini isterim. Sevgiler...
SilHenüz gidemeyip görmek istediğim film. Böyle okuyunca daha çok merak ettim. Sevgiler...
YanıtlaSilFilmin ismi olağan üstü o kadar cazip ki "iftarlık Gazoz" oysa Cem Yılmaz'ı da neden bilmem ama hiç sevemedim bana her zaman çok itici gelmiştir.Ona rağmen gitme şansım olursa sırf filmin adı "İFTARLIK GAZOZ"uğruna Cem Yılmaz'ı ve filmi izlemek isterim.Sevgilerimle..
YanıtlaSil