Bu yıl, bildiğim tanıdığım yazarlardan seçtiğim kitapların yanısıra kalemini hiç bilmediğim ama merak ettiğim yabancı birkaç yazarı da listeme ekledim. Eskiden yazlığa göç hazırlığından fırsat bulamadığım için son güne kaldığı olurdu bu kitap alış verişlerimin. Ama artık öylemi ya! Evimde, bilgisayarımın başında kitaplarımı seçtim, sepete attım ve siparişimi verdim. İki gün sonra kitap paketi elimdeydi.
Ne büyük bir zevktir! Buram buram kağıt ve mürekkep kokuları içindeki paketi sabırsızlıkla açtım. Yepyeni karton kapaklarını ellerimle okşayarak rastgele açtığım sahifelerinden bir kaç cümleyi kaçamak bakışlarla hırsızlama okumaya çalıştım. Kendime ve kitaplara saygımdan dolayı oradan-buradan okumayı bırakıp, kitapları kaldırıyordum ki, içlerinden birini hemen okumak istediğimi hissettim. O kitapta ne ile karşılaşıp, kimlerle tanışacağımın merakı ve heyecanı sarmıştı içimi.
Hüzün çökmüş yüreğimle okumaya başladığım kitap, beni büsbütün bir hüzün denizinin içine garketti ama konusu itibariyle tam benim için benim meraklarımı gidermek için yazılmış gibiydi. Roman, hem bu günkü, hem Osmanlının son dönemlerinde İngilizlerin işgali altındaki İstanbul'u, boğazda yalıda yaşayan bir paşa ailesinin dramını anlatıyordu ki; okuyup da hüzün denizlerine dalmamak mümkün değildi.
Livaneli'nin gazete yazılarından da tanıdığım kadarıyla, bence yazarın en önemli özelliği edebe, adaba çok önem vermesi. Bu özelliğini bu kitapta ziyadesiyle görüyoruz. Romanda kahramanları vasıtasıyla şehir yaşamına ait olması gereken adaptan, adabı muaşeret kurallarından bahisle, bilhassa Ankara'ya hatta Meclise kadar giren Anadolu insanının köylülük hallerini tahminimce kendi gözlemlerine dayanarak ve büyük bir esefle anlatmasına bakılırsa da bu durumdan çok büyük bir rahatsızlık duyduğu aşikar.
Leyla'nın Evi, kapak fotoğrafı ile de çok beğendiğim güzel bir kitap. Yakın tarihimize meraklı iseniz. İstanbul'un dünü ve bugünü ile insanların bünyesinde kapanmayan yaralar açan mubadil göçmenlerine ait az da olsa verilen bilgiler ilginizi çekiyorsa bu kitabı okumak isteyeceksiniz.
Belki de siz bu kitabı çoktan okumuştunuz bile, değil mi?
"Bütün iyi kitapları okumak, bu kitapların yazarları olan geçmiş yüzyılların en değerli insanlarıyla konuşmak gibidir." demiş Descartes.
YanıtlaSilZülfi livanelinin kitaplarını seviyorum. En son Serenat kitabını okudum :) Güzeldi. Bunu da okumak istiyorum.Paylaşım için teşekkürler
YanıtlaSilZülfü Livaneli'nin birkaç kitabını okudum.hatta şimdi Kardeşimin Hikayesini okuyorum.Ama bunu okumadım.Bloğunuzu çok beğendim,takibe aldım :) Bana da beklerim..
YanıtlaSilBen de Livaneli´nin kalemini begenenlerdenim.Ama bu kitabi okuma firsatim olmadi henüz.
YanıtlaSilYazliga gitme zamani geldi demek,bu süre icinde senden uzak mi olacagiz sevgili Rabia.Gerci gecen yil ara ara yaziyordun.Bizleri ihmal etme,güzel komsularin ve kitaplarinla beraber denizin ve günesin tadini bizler icin de cikar...Iyi Pazarlar diliyorum...
Ne güzel şeydir okuyupta tavsiye etmek. Siz beğendiyseniz bize de listeye eklemek düşer.
YanıtlaSilSevgili Rabia şimdiden mutlu tatiller diliyorum bol keyifli güzel okumalı geçsin tatiliniz.Bu kitabı bende çarşıya gittiğimde alıp okuyayım tavsiye için teşekkürler sevgiler.
YanıtlaSilİlk çıktığında okumuştum. Livaneli her yönüyle komple bir insan. Size iyi tatiller diliyorum. Bence gazete falan bile okumayın sadece dinlenin.
YanıtlaSilZülfü Livaneli'nin Leyla'nın Evi isimli kitabını severek okumuştum. Güzel bir kitap. Toplumsal dejenerasyonu çok iyi anlatıyor. Mutlaka herkes okumalı bu kitabı. Önyargısız, sevgi dolu yaşamak isteyen herkese tavsiyemdir.
YanıtlaSilSeverek okuduğum bir kitaptı, tıpkı diğer Livaneli kitapları gibi. Kütüphanemin en özel ismidir kendisi. Selamlar.
YanıtlaSil