İstanbul'un aşırı büyümesini (şikayet demeyelim de) yadırgayan biri olarak büyüklüğün bilincine bugün vardım diyebilirim. Anadolu yakasında, Kadıköy ile Tuzla İlçeleri arasında yaptığım otobüs yolculuğunda bir kitap bitirdim. Şehirlerarası seyahatlerimde çantama mutlaka bir kitap atarım ama şehiriçi otobüs yolculuğunda kitap okumak zor olur. Her durakta yolcu alan otobüslerdeki gürültü-patırtı kitaba odaklanmayı zorlaştırdığı için camdan etrafı seyretmeyi tercih ederim.
Hal böyleyken, yolculuk şehiriçi olmasına rağmen yolun uzunluğunu gözönüne alarak (ne kadar okusam kârdır hesabıyla) yanıma bir kitap aldım. Otobüsün kalkış noktası olan Kadıköy'den hareket ettiğimizde kitabımın ilk sayfasını açtım. Yolculuğun sonunda kitabın yarısına gelmiştim. Ertesi gün aynı yolu dönerken okumaya devam ettiğim kitabımı bitirdim ve bunun için içimde bir sevinç duydum. Okuduğum kitabı sürüncemede kalmadan kısa sürede bitirmek benim için çok önemli. Kitapseverler bana hak vereceklerdir.
20. yüzyıl insanının, yaşadığı toplumda içine düştüğü yabancılaşmayı anlatan Yabancı adlı romanı, doğduğum büyüdüğüm ve memleketim bildiğim halde son yıllarda bundan çoğu zaman şüpheye düştüğüm İstanbul'da bir belediye otobüsünde okumuş olmam ne yaman bir tesadüftür. Zaten, belediye otobüsünde onca gürültüye rağmen kitaba bu derece odaklanmayı başarmam başka bir şekilde izah edilemez. Zannımca, şahsen dile getirmesem de bilinçaltında İstanbul'da kendimi yabancı hissediyor olabilirim. Daha önceki yıllarda okumuş olsaydım belki de anlayamayacağım yabancılaşmayı bu günün İstanbul'unda okuyunca anlamak hiç zor gelmedi.
Not: Bu kitabın varolmasında romanın yazarı kadar önemli diğer kişi ise kitabı dilimize kazandıran Samih Tiryakioğlu'dur. Galatasaray Lisesi ve İÜ Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdikten sonra Gazetecilik mesleğinde önemli görevlerde bulunmuştur. Çevirmenlik de yapan Samih Tiryakioğlu, Fransız edebiyatının önemli yazarlarının eserlerini dilimize kazandırmıştır. Tiryakioğlu, 1995 yılında aramızdan ayrıldı.
ne mutlu, İstanbul trafiğinin bir faydasını da görebilmişsiniz :) ayrıca çeviriyi yapanı unutmadığınız için de tebrik ediyorum, kitap yorumlarında hep atlanıyor ama çeviriyi yapan adeta kitabı baştan yazıyormuşcasına emek harcıyor. belki de sıfırdan roman yazmaktan daha zor bir iş yaptığı; yazılanlara sadık kalarak onu başka bir dile çevirmek.
YanıtlaSilGene de metro, metrobüs falan iş saatlerinde çıkmazsanız bence İstanbul'un trafik sorunu o kadar da vahim değil. " Yabancı" ise okuduğum en iyi kitaplardan biridir. Çoğu kişi şaşırır buna ama çok sevmiştim bu kitabı. Tabii ki yabancı kitaplarda çeviri çok önemli.
YanıtlaSilDiğer şehirlerden gelip yerleşen onca yabancı insanın şehrin dokusunu değiştirmesi ve git gide kalabalık, içine sığılmaz bir şehir haline getirmesi İstanbul'un yerlilerinin gözünden bakıldığında oldukça üzücü oluyor ne yazık ki. Kısa sürede bir kitap bitirmek büyük bir mutluluk veriyor insana. Kitabı sadece okumakla kalmayıp, İstanbul'un kalabalığında kitabı yaşamışsınız da adeta... Güzel bir yazı olmuş, teşekkürler :)
YanıtlaSilEn sağlam kitaplardandır (:
YanıtlaSilTek kelimeyle şunu diyebilirim ki; Okuduğum kitaplar içinde çok güzel olan kitaplardan bir tanesidir.
YanıtlaSilSevgili Rabia Sertel bende İstanbul'un kalabalığından şikayet edenlerdenim.İstanbul doğma büyümeli olarak.Arada bunalıp Karadeniz Görele'ye kaçmalarım kaçıp inziva hayatı yaşama isteklerim hep ondan.Çok yakında yine gidesim var fırsat kolluyorum.Bir de İstanbul'da o uzun otobüs yolculukların da ayakta gitmek var ki çok fena insanı perişan ediyor vallahi o yüzden bir yere gitmek bana zulüm geliyor.Kitap okuma fikri çok güzel ama ben kitap okurken illa sessizliği tercih ediyorum.sevgilerimle..
YanıtlaSilOkumak üzere aldığım bir roman en kısa surede okuyacağım inşallah. belediye otobüsünde bitirmeniz iyi olmuş. Kitap taşımak çok güzel bir alışkanlık olsa gerek;)
YanıtlaSilRabia Hanım merhaba :)
YanıtlaSilson üç aydır bende istanbula sürekli gidip gelir oldum bu nereye kadar devam eder bilmiyorum ve Ankaradan gelen bir yabancının bakışı gibi ruh halime çok benzettim düşüncelerinizi dolayısıyla o kadar çok şeyi yadırgadımki saysam zaman alacak Ankarayla kıyas götüremez farklılıklar var ve evet istanbulun içinde bence 7 şehir var, kozmopolit insan yapısı envai çeşit, saygızlık ve gürültü diz boyu..sizin gibi bende bir kaç kere okumaya yeltendim ki ankara otobüslerinde mesafe kısa olmasına rağmen rahat kitap okurdum bu istanbulda olmadı başaramadım kitap benimle beraber gitti geldi :) yinede inatla aralığın ortasında yine oradayım deneme yapacağım..tek beğendiğim yanı metronun yürüyen merdivenlerinde insanların sağda bekleyip soldan hızla geçip gitmek isteyenlere yol vermeleri oldu :) otobüs durağında ise herkesin sıraya girip otobüs geldiğinde o sıranın aniden karmaşaya dönüşüp itişip kakışmaya dönmesi ise acaip bi ironiydi ve bi gün aynı şeyi tekrar gördüğümde bağırma ihtiyacı hissettim -madem sıranızı bozup saygısızca itişip kakışacaksınız o zaman neden sıraya giriyorsunuz dedim kimseden çıt yok arkamdan ittiren adam -sus be canımı sıkma döverim bak demesiyle neye uğradığımı şaşırdım hasılı uzatmayım derken uzattım hoş görün bu konuda çok dertliyim..Gerçek istanbullu dışında ki çok az sayıda isan gördüm geri kalan o kalabalık kitlenin bana göre derhal acilen şehri terketmeleri o şehre yakışmayan çok insan var maalesef..bizse misafiriz iş anlamında..yüreğinize kaleminize sağlık..