Sayfalar

26 Eylül 2015 Cumartesi

ZAMAN EN İYİ İLAÇTIR...Dinmeyen Ağrı Kapanmayan Yara Yoktur

Özel hayatında başedemediğin bir olumsuzluk yaşıyorsan ve duygularını maskeliyemiyorsan içine kapanırsın. Neş'elerine katılamadığın için arkadaş toplantılarından uzak durursun. Yakın çevren dışında eş-dostla görüşmelerini kesersin. Çünkü, iki lafın birini aynı olaya bağlarsın, başlarsın anlatmaya. Anlattıkça ağlarsın, ağladıkça anlatırsın. Ve, bilirsin ki; anlattığın insanlar, ne kadar seni seven arkadaşların da olsa senin derdini bir kere dinler, iki kere dinler.



Aslında, ihtiyacın olan sadece zamandır. Zaman senin için bir anlamda ilaçtır. Çünkü, bu hayatta geçmeyen hiç bir şey yok. Kapanmayan yara, dinmeyen ağrı yok. Bunu gayet iyi bilirsin de bazen bilmek yetmez. Her gecenin bir sabahı olduğunu unutmuş gibisindir. Sanki, bütün dünyanın dertlerini sırtlanmış da altında eziliyor gibi hissedersin. Aklına gelir için kabarır ağlarsın, birileri sorar anlatırsın ağlarsın. Gözyaşların göz pınarlarından taşar çoğu zaman ağlarsın ama bazen de içine akıtır, ağlarsın.

20 Eylül 2015 Pazar

KARA BELA...Seyretmelere Seza...

Bazen başedemediğimiz olumsuzluklar yaşar ve üzülürüz. Ancak, yıllar içinde öğrenmiş olduğumuz bir gerçek de vardır ki; bu dünyada her şey geçici. Ben de üzüntümü yenmek için çareyi gülmekte aradım. Neşeli bir arkadaşımla bir kaç saat geçirsem veya bir kaç arkadaşımı çağırsam da çay sofrasında havadan-sudan, alış-verişten bahsetsek nasıl olur diye gönül gezdirdim ama hiçbiri cazip gelmedi.


Ne kadar neşeli olursa olsun arkadaşlarımın da türlü çeşitli problemleri var. Belki, çok gençliğimizde bu mümkündü. Ama o tasasız günlerin üzerinden çok zaman geçti. Her neyse, dediğim gibi ben sadece gülmek istiyordum. İçinde yer almadan, hiçbir şey yapmadan birileri beni güldürsün istedim. Televizyonun karşısında bunları düşünürken ekranda bir kaç gündür gördüğüm ama ilgilenmediğim Kara Bela filminin tanıtımı yayınlanıyordu.

19 Eylül 2015 Cumartesi

ŞEFTALİ REÇELİ...Lokum Kıvamında...

Pazar alışverişlerinde kendime bir türlü dur diyemem. Tezgahlar öylesine zevkli düzenlenmiş, öylesine rengarenk oluyor ki bir-iki çeşit alıp gitmek çok zor. Marketin manav reyonunda tezgahlara göz gezdirirken bunları düşünüyordum. Kara üzümler kasalarında yan gelmiş yatıyorlardı. Kimbilir nerelerden, kaç saatlik yollardan geldiler ama taze oldukları yeşil saplarından belliydi. Bağdan topluyormuş gibi büyük salkımlardan seçtim iki kiloya yakın geldi.


Üzümü aldım, gözüm hâlâ tezgahlarda gezinmeye devam ediyor. Kara incirler plastik kaplarda alıcılarını bekliyorlardı ama beklemekten helak olmuş gibiydiler, onları geçtim. Tezgahın büyükçe bir kısmına şeftalileri dökmüşler. Ne de çok severim şeftaliyi. Satıcı çocuk akıllı, anladı benim zaafımı şeftaliyi övüyor. Fiyatı da uygun. Seçeyim bari dedim aldım elime naylon poşeti. Dayanıklı olsun diye sertçe olanları seçtim.

16 Eylül 2015 Çarşamba

MODERN AİLE...Feminizm...Kültür Erozyonu...

Bir zamanlar, bekarlığında baba evinde, evlendikten sonra koca evinde nesilden nesile aktarılan bilgilerle kadınlık ve annelik görevlerini hakkıyla yerine getiren kadınlar genellikle kayınpederin evine yani kocasının büyüdüğü baba ocağına gelin giderdi. Gelin ismi de buradan geliyor. Aileye gelen manasına. Yeni evinde kayınvalidesi ve kayınpederi ile hatta daha da fazlası kocasının bekar kardeşleri de dahil geniş bir aile olarak aynı evi paylaşırlardı. Gelinin aileye kattığı torunlarla da aynı çatı altında bir kaç nesil birden yaşardı.


Sonra tüm dünyayı etkisi altına alan feminizm akımı ile kadınlarımız Duygu Asena'nın 1987 yılında yayımlanan KADININ ADI YOK isimli kitabını okumaya başladılar. Bu kitapla beraber feminizm hareketi yazılı ve görsel medyada tartışılmaya başlandı. Kadınların ekonomik, toplumsal ve cinsel baskılardan kurtulmasını amaçlayan bu düşünce akımı kadınların ezberini bozdu. Feminizm akımının etkisiyle kadınlar konumlarını irdelemeye başladılar ve mevcut yaşantılarından rahatsızlık duydular.

5 Eylül 2015 Cumartesi

BİR EVLENME TEKLİFİ...Sütten Ağzı Yanan Yoğurdu Üfleyerek Yer

-Dün akşam paydos ziline yarım saat kala memurlar masalarını toparlarken ben de ertesi günün işlerini inceliyordum ki; gençten bir bey -Siz nasıl böyle bir talimat verirsiniz, akşam akşam olacak şey mi bu! diye sinirden kanı çekilmiş, suratı bembeyaz bir şekilde elindeki kağıdı sallayarak, aralık kapıdan bir hışımla odama girdi. Girmesiyle birlikte karşımda durması bir oldu. Ve göz göze geldiğimiz anda yüzü kıpkırmızı kesildi. Zannederim yetkili kişi olarak bir kadın beklemiyordu. 



-Elinde tuttuğu kağıdı okumaya çalıştı ama eli-ayağı sinirden hala titrediği için okumaktan vazgeçip bana doğru uzattı. Matbu kağıdı tanımıştım zaten. 
-Evet bu kağıt bize ait. Bu talimat bizden gitti ama muhatabımız siz misiniz bilmiyorum. Kayıtlara bakmam lazım, dedim. 
-Tahmin ettiğim gibi metruk bir binaya ait fesih işlemini teknik servisimiz faaliyetteki bir mekana uygulamaya çalışmış. Gelenlere derdini anlatamayan şahıs da hakkını aramaya bize gelmiş.