Sayfalar

8 Haziran 2018 Cuma

BİLMİYORUM! diyebilmek...

Bilmiyorum demek veya diyebilmek zor olmasa gerek ama gel de bunu bize anlat. O bir tek kelimeyi söylemeyi katiyen beceremiyoruz. Bir söyleyebilsek hayat ne kadar da kolaylaşacak. Sorunun sahibi de muhatabı da rahat edecek. Çünkü, bir insan her şeyi bilemez. Herkesin her şeyi bilmek gibi bir zorunluluğu da olamaz. Ama yok! biz bilmek zorundayız. Bize sorulan her şeyi bilmek gibi bir misyon yüklenmişiz. Hatta, bunu genetik bir kod olarak bünyemizde taşıyoruz. 



Bilhassa, adres soranlara bilmediğini söylemek ne kadar zor gelir insanımıza. Adres sorduğum bazı insanların aradığım yeri bulmamız için nasıl çırpındıklarını ben çok yaşadım. İşlerini-güçlerini bırakıp, bizim namımıza başkalarına da sorarak hep beraber çok adres aramışlığımız vardır. Mutlaka sizin de başınıza gelmiştir.

Demek istediğim, bilmiyorum demenin zorluğu kibir veya gurur değil sadece ve sadece yardım etmek isteği. Bize inanmış, güvenmiş, derman olarak görmüş bir insanın sorusunu bilmiyorum diyerek geçiştirmeyi kendimize yakıştıramıyoruz vesselam. Kendimden biliyorum, bilmediğime emin olduğum bir soru karşısında bile hemen bilmiyorum diyemiyorum. Durup bir düşünüyorum. Öyle yapmazsam zannediyorum ki karşımdaki, onu başımdan savdığımı düşünecek.

Bu günün gençlerinde bu durumun tamamen değiştiğini hayretle görüyorum. Sorulan adresi bilmediklerinde hiç duraksamadan bilmiyorum diyebiliyorlar. Biz eski nesil de arkalarından öylece bakakalıyoruz. Eskiden olsa gider en yakın esnafa sorar ve olumlu yanıt vermeye çalışırdı. Ancak, bu yardım severliğin bir başka boyutu da var ki o da çok yanlış. Çünkü, yardım edeceğim derken yarım yamalak bilgisiyle tamamen aksi istikamete gönderenler de olmuştur.

Hangisi doğru diye soracak olursanız; sokağımda veya mahallemde bana sorulan bir adresin bulunması için elimden geleni yaparım. En azından, adresi bildiğine inandığım kişilere yönlendiririm. Ancak, bilmediğini gurur meselesi yapıp, yanlış bilgi vererek insanların zamanını boşa harcatmak en kötüsü.

Bu arada, İstanbul gibi büyük şehirlerde mahalle kültürü kalmadığına göre yoldan geçenleri durdurup, adres sormak da doğru değil galiba. Ya bilmeyenlerin tavrına üzülüyoruz ya da yanlış bilgi verenler zaman ve enerji israfına sebep oluyorlar. Bu durum da en iyisi teknolojiyi kullanmak. Nasıl olsa hepimizin elinde akıllı telefonlar var. Mesela, İstanbul İli için hazırlanmış İstanbul Şehir Haritası ile aradığımız adresi elimizle koymuş gibi bulabiliriz. 

Yaşasın akıllı telefonlar, yaşasın özgürlük!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DEĞERLİ YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

Not: Gmail hesabı olmayan arkadaşlar yorum yazmak için yorumlama biçiminden anonimi seçerek yazabilirsiniz.