Geçtiğimiz yıl Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eseri sosyal medyada çok paylaşılınca dikkatimi çekti. Okul sonrası, edebiyat derslerinde işlediğimiz kitaplardan aklımda kalanları okumak hevesine kapılmış, çoğunu da alıp okumuştum. Kitaplarımızı bu günkü gibi evden sipariş vererek değil de kitap evlerinden aldığımız yıllarda kitap rafları arasında dolaşır, methini işittiğimiz veya kapak resmini beğendiğimiz kitapların ilk sayfalarına şöyle bir göz atardık. Kitap kokulu raflar arasındaki bu zevkli küçük turlar sırasında Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kitapları nedense karşıma çıkmamış.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en azından bir kitabını okumamış olmayı kabullenmem çok zor. En azından romanlarından birinin edebiyat kitabımızda yer almamış olması mümkün mü? Bu soruların yanıtlarını kendime veremedim. Sanki birileri, görünmeyen güçler Ahmet Hamdi Tanpınar'ın görülmesini, bilinmesini istememişler, onu yok saymışlar. Kendi lakaytlığım veya yazarın tanıtımındaki ihmaller nedeniyle geç kalmış olabilirim ama ben yine de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın romanlarından birini bile okumamış olmayı içime sindiremiyorum. Bence bu iş de var bir komplo.
Her neyse, ben okumuş olsam da olmasam da Ahmet Hamdi Tanpınar'ın değeri değişmez. Belki de edebiyat dersinde yazarın şiirini işlemişizdir. Bu olabilir. Zaten, adını ilk olarak Musul Akşamları şiiriyle duyurmuş olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Bursa'da Zaman ve Ne İçindeyim Zamanın isimli şiirlerini duymuşsunuzdur mutlaka. Şiirler ezberimde değil ama keşke ezberlemiş olsaydım. Edebiyat öğretmenimizin şiir ezberi gibi bir ödevi de olmadı bize. Şimdi farkediyorum, öğretmenimiz bize ödev vermiyormuş. Ben o yüzden mi acaba öğretmenimi seviyordum. Şaka bir yana, yazarın bu şiirlerini duymayan, bilmeyen hatta sevmeyen yoktur tahminimce. Romanını anlatmak isterken şairliğinden bahsettiğim yazar aslında hiçbir zaman şiir dili ile nesir dili arasında ayrım yapmamış. Şöyle ki, "şiirlerimde sustuğum şeyleri roman ve hikayelerimde anlatırım" demiştir.
Tüm bu kafa karışıklığından sonra en iyisi kitabı okumaktı. Geçtiğimiz yaz, yazlığa giderken aldığım kitaplardan biri de Saatleri Ayarlama Enstitüsü idi. Uzun yaz günlerinde gerçekten çok keyifle okuduğum bir kitap oldu. Yazar, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki İstanbul şehrini fon yaparak, romanın baş karakteri Hayri İrdal'ın baba evini, yakın çevresindeki absürt tipleri, toplumla uyuşmazlıklarını ve enstitünün kuruluşu ile değişen hayatını, okuyucunun merakını devamlı üst seviyede tutan harika bir kurgu ile yazmış. Bize de bu harika kitabı okumak kalıyor.
Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuştur. M. Kemal Atatürk.
Bu vesileyle, bize bizi anlatmak için hayatlarını vakfetmiş tüm yazarlarımıza buradan şükranlarımı sunuyorum.
Bende Türkçe derslerini severdim. Sizin gibi kısa parçalar olurdu kitaplardan. Sesli okunurdu önce. Öğretmen aniden sen okumaya devam et diyebileceği için herkes takip ederdi okuyanı 😆
YanıtlaSilOkumak güzel, kitaplar güzel, onlarla hayat da güzel. Dinlenme anlarında kitap okuduğum zaman kendimi kazançlı hissediyorum. Çok kitap okuyorum diyemem ama iyi kitapları bulup, okumaya dikkat ediyorum. Belki de bu sebeple, edebiyat derslerini sevdiğimiz için buralardayız. Sevgilerimle, esenlikler dilerim.
Sil