Mübadele ve sonrasındaki göçlerle sayıları iyice azalan azınlıkların mahalleleri kayboldu. Ancak, ata-dede mezarlarının bulunduğu bu toprakları aziz vatanı bellemiş ve terketmeyi asla düşünmeyen yaşlılar ve bazı aileler belli semtlerde daha yoğun olmakla beraber tüm İstanbul'a dağılmış vaziyette yaşamlarını sürdürüyorlar.
Ortaokulun ilk yılında sınıfımızda ekalliyetten iki kız öğrenci vardı. Mahalleden aşinaydım ama arkadaşlığımız yoktu. Biri, üç katlı müstakil evleri olan zengin ailenin kızı Rebeka, diğeri ise bir evin girişinde dükkandan bozma iki göz odalı bir yerde ailesiyle barınan babasız, fakir İliya. Rebeka, ne kadar dik başlı, hakkını koruyan, kendine güvenli bir gençkız ise İliya da bir o kadar içine kapanık, yumuşak başlı, narin yapılı bir kızdı. İkisini, müslüman olmaya davet eden biyoloji hocamıza Rebeka diklenirken zavallı İliya başını önüne eğer kızarır bozarır, bir suçlu gibi susardı.
İliya, kış ortasında bir kaç gün okula gelmeyince merak ettim, okuldan eve dönerken kapılarını çaldım. Kapıyı açan anne şaşkın bakarken, kendimi tanıttım ve doğru İliya'nın yanına gittim. İliya, soğukalgınlığından yataklara düşmüş, anneannesi başucunda torunuyla ilgileniyordu. Kapıyı duyan ablada yanımıza geldi. Gülümseyen yüzlerindeki şaşkınlığı bu gün bile hatırlıyorum. İliya da şaşkındı ama çok sevindi, yatağında doğruldu. Ona okulu anlatırken, annesi bir bardak suyla yanımıza geldi ve bardağı bana uzattı.
Gülümseyerek su bardağını uzatan anne, narin yapısıyla İliya'ya benziyordu. Büyük bir hürmetle suyu içmemi ayakta bekledi. Ziyaretimden tüm aile ziyadesiyle memnun kalmıştı. Sıkılgan, içine kapanık kızlarını arayan-soran arkadaşı olmasına hem şaşırmışlar hem de sevinmişlerdi. Üç kadının gözleri üzerimizde merakla bizi izliyorlardı. Ziyaretin sonunda vedalaşırken İliya, İsrail'e göç edeceklerini söyledi. O gün onu son görüşümdü.
Yahudi Öyküleri kitabını görünce yukarıda kısaca anlattığım okul arkadaşlarımı, okul yolunu bir bir hatırladım. Çocukluk yıllarıma ait anılar içinde yüreğimi sızlatan İliya için ve yüzündeki gülümsemeyle dün gibi hatırladığım annesinin göstermiş olduğu hürmete karşılık bir saygı duruşu olarak Yahudi edebiyatını öğrenmem gerektiğini hissettim. Gerçi, İsrail devletinin 1948 yılında kurulduğunu düşünecek olursak, o tarihe kadar vatanları olmadığından Yahudi edebiyatı olup, olmadığı da tartışılabilir.
Tabiiyetinde oldukları devletlerde asimile olmamak, varlıklarını idame ettirmek için yazarları vasıtasıyla kültürlerini korumaya çalışmış olabilirler. Yahudi Öyküleri kitabında yahudi olmaları dışında hiçbir ortak noktaları olmayan farklı coğrafya ve değişik dönemlerde yaşamış 13 yazarın toplam 16 öyküsünden oluşan bu kitapta çok çeşitli, birbirinden çok farklı insanlar ve hayatlarına dair öyküler yer alıyor.
Bugünü yaşarken unuttuğumuz öyle çok anılarımız var ki; eminim siz de onları benim gibi zaman zaman değişik vesilelerle hatırlıyorsunuzdur. Kimi hatıralar neşelidir; çocukluğumuzdaki o masum gülüşler dudaklarımıza gelir oturur, küçük kahkahalarımız kulaklarımızda çınlar. Bazı hatıralar da vardır ki; yüreğimizin ucunda beliren hafif bir sızı ile uzaklara dalıp, giden buğulu gözlerde canlanır.
Bizi biz yapan biraz da yürekte sızı bırakan hatıralar değil midir?
İç titreten bir anı ve güzel bir kitap. Selamlar.
YanıtlaSilÖykü sever bir blogger olarak hatta kızına Öykü adı verecek kadar Öykülerle haşır neşir Bolat insanı bu kitabı not etti :)
YanıtlaSilokunacaklar arasina alindi tanittigin Kitap sevgili Rabia.....Paran-pulun varsa dünyanin neresinde olursa olsun o özgüvenle herkeslere diklesebilmek kolay, REBECA gibi; fakirlikte insanin mahcup ve utangac eder iliya gibi, birde bunun icine DISLANMayi da eklersek......Bugünü yasarken unuttugumuz öyle cok hatiralarimiz oluyor ki, hatirlamak mi daha iyi yoksa unutmak mi???? bilemedim kiii.....
YanıtlaSilÇocukluğunuzdan bu eşsiz anıyı paylaştığınız için çok teşekkürler...Kitap da güzeldir mutlaka ama İliya 'lı anıda takıldım ben...Elinize sağlık...Sevgilerimle...
YanıtlaSilSelam,
YanıtlaSilMaalesef, insanlar birbirinden o kadar uzaklaştı ki bu uzaklık mesafelerle ölçülemez. Anlattığın çocukluk hatıran çok anlamlı ve yitirdiğimiz değerlerimizden en önemlisiydi... Umarım insanlar birbirlerine karşı daha insancıl olur ve ön yargılarımızdan ve birbirimizi acımasızca ve cahilce eleştirmekten kurtuluruz.
Sevgili Rabia Sertel hatıralarını okurken ben de bir an geçmişime gittim benim de güzel arkadaşlıklar yaptığım günlerimizin hep bir arada geçtiği sevdiğim gayri müslüm rum ve musevi arkadaşlarım vardı o günlerim tek tek gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti.Kimi Yunanistan'a Kimi İsrail'e gidip yerleştiler.Güzel günlerdi geri gelmesi imkansız olan günler.Sevgilerimle.
YanıtlaSilokunacaklar lıstesıne not aldım tesekkurler
YanıtlaSilİlginç bir kitap gibi sverim kısa hikayeleri
YanıtlaSilgüzel bir o kadar hüzünlü bir anı, insanlar hızla birbirinden uzaklaşıyor halbuki hep birlikte renk dil din ayırmadan yaşayabilmiş olmayı kendilerine ispatlamışlardı geçmişte.
YanıtlaSilAma maalesef silahları üretenler güzel sevgi dolu kalplere tahammül edemiyorlar artık:((
güzel bir kitaba benziyor. anlatımıza bayıldım
YanıtlaSilhttp://bahareli.blogspot.com.tr/
Merhabalar
YanıtlaSilNe güzel yazmışınız. Bu kitap alınacak.
Birgulunlezzetleri
Yazınızı derin derin okudum... Çok etkilendim...
YanıtlaSilKeşke herkes herşeyden önce insan olduğumuzu kabullense...
Güzel bir kitaba benziyor (:
YanıtlaSil