Çünkü, evimize yaz başında geldiğimizde çiçek dikim mevsimi çoktan geçmiş oluyor. İlkbaharda, Mart-Nisan aylarında gelip bahçe bakımlarını yapmış olan komşularımızın çiçeklerle donanmış bahçelerine bakıp bakıp iç geçirmekten başka elimizden bir şey gelmiyordu. Onların tavrı da maalesef, "çalış seninde olur" acımasızlığında idi.
O saatten sonra bizim yapacağımız, çiçekçiden seçtiğimiz çeşitli çiçek fidelerini saksılara dikmek, yani çiçekli bahçe özlemini verandada duvar üstüne yerleştirdiğimiz saksılardaki çiçeklerle gidermekti.
Aslında ilk yıl, bir kaç gül fidesi dikmiştik. Ve bir kaç yıl tüm bilgisizliğimize rağmen gülleri yaşatmayı da başarmıştık. Güller bizi, biz gülleri sevdik ama bizim gülleri başkaları da sevmiş olmalı ki, güllerimiz birer ikişer eksildiler.
Gel zaman, git zaman bir gün bahçemizde ince bir gövde boy verdi. Ellemedik. Her sene geldiğimizde biraz daha boylandığını ve gövdesinin de kalınlaştığını görüyorduk. Aynı şekilde bir ince gövde daha kendine yer bulmuştu bahçemizde. Onlar için yapacağımız herhangi bir şey yoktu. Gerçekten yok muydu? hiç bilmiyorum. "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" bizim dünkü fidanlar kocaman ağaç oldular.
Ağaçlar dallanıp, budaklandıkça da minik bahçemizin üzerinde koruyucu kalkan gibi güneşi, havayı engellediler. Bahçeyi çiçeklendirme umudumuz hepten yok oldu. Hiçbir şey yapamıyorsak, çim de mi yapamayız? deyip, bahçemizi bir güzel çimlendirdik. İlk bir kaç yıl bahçemiz -Allah için!- çok şık bir bahçe oldu ama ilgi ve alaka yeterince olmayınca, ağaçların gölgelediği yerlerde kellikler oluştu.
Ben artık bahçeyle uğraşmaktan, onunla ilgili hayaller kurmaktan ve onun için endişelenmekten vazgeçtim. Bundan böyle bütün yaptığım, güneş çekildikten sonra hortumla su vermek.
Adım Hıdır, elimden gelen budur!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
DEĞERLİ YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.
Not: Gmail hesabı olmayan arkadaşlar yorum yazmak için yorumlama biçiminden anonimi seçerek yazabilirsiniz.