Hayatın hoş ve güzel taraflarından bahsetmek istiyorum ve bunun için kendimi zorluyorum ama nafile! Toplumu sarıp,sarmalamış olan güvensizlik ve gelecek endişesi ile öyle bir karamsarlık havasına büründük ki; gördüğüm, yaşadığım güzellikler sanki görünmeyen bir el tarafından aklımdan silinip, gidiyor.
Memleketim öyle bereketli topraklar üzerinde kurulmuş ki her bir yerinden ayrı sesler çıkıyor. Olan bitene duyarlı insanlar olarak başımızı tenis maçındaki seyirciler gibi bir sağa, bir sola çevirerek hareketleri kaçırmamaya çalışıyoruz. Tamam buna da razıyız. Tenis maçı seyreder gibi bir sağa bir sola dikkat kesilelim ama ortada tek bir oyun yok ki!
Maşallah! memleketin her bir köşesi ve bucağında ayrı kortlar kurulmuş, ayrı oyunlar oynanıyor. Kimimiz memleketin dört bir tarafından gelen haberlere dikkat kesilmiş bu oyunları anlamaya çalışırken, kimimiz de her şeyi anlamış, her oyunu çözmüş gibi bulduğu her yerde başlar anlatmaya.
Memleketim öyle bereketli topraklar üzerinde kurulmuş ki her bir yerinden ayrı sesler çıkıyor. Olan bitene duyarlı insanlar olarak başımızı tenis maçındaki seyirciler gibi bir sağa, bir sola çevirerek hareketleri kaçırmamaya çalışıyoruz. Tamam buna da razıyız. Tenis maçı seyreder gibi bir sağa bir sola dikkat kesilelim ama ortada tek bir oyun yok ki!
Maşallah! memleketin her bir köşesi ve bucağında ayrı kortlar kurulmuş, ayrı oyunlar oynanıyor. Kimimiz memleketin dört bir tarafından gelen haberlere dikkat kesilmiş bu oyunları anlamaya çalışırken, kimimiz de her şeyi anlamış, her oyunu çözmüş gibi bulduğu her yerde başlar anlatmaya.
Ne çok severiz hariçten gazel okumayı.
Ben çok küçükken de başlarlardı klasik söylevlerine "Önce bir kaç kişiyi sallandıracaksın şöyle ibret-i alem için Taksim meydanında bakın o zaman nasıl her şey yoluna giriyor"diye. Velhasılı-kelam; evde, sokakta, parkta, insanların toplandığı heryerde kahvehane, meyhane farketmiyor seviyoruz günlük politikadan konuşmayı.
Politika konuşulmasın diyemem elbette ama bence fazlası vakit kaybı. Aslında bu durum insanlarımızın işsiz-güçsüz olmalarından kaynaklanıyor. Genç emekliler ülkesi memleketimde hepimizin istemediğimiz kadar bol zamanlarımız var. Haliyle, bizi içine çeken seviyesiz ve kısır günlük siyasetin aleti oluyoruz.
Bir de gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki; günlük siyaseti en çok, en ateşli konuşan insanlar, özel hayatını düzene oturtamamış, kendini başarısız hisseden mutsuz insanlar. Çözemedikleri problemleri karşısında duydukları öfkeyi bu kanaldan dışa vuruyorlar. Fanatik futbol taraftarı gibi küfür-kıyamet içlerindeki yangını bu şekilde söndürmeye çalışıyorlar.
Bu gibi insanlar ailelerinde ve yakın çevrelerinde gerilim yaratıyorlar. Gerilimli toplulukların oluşturduğu toplumda da ufacık bir kıvılcım bile yangın çıkmasına sebep oluyor. Bu insanların bir durup, kendilerine kendi dünyalarına kendi ailelerine bakmaları gerekir. Baktıkları yerlerde her şey yolunda mı? Kendi içindeki savaşı bitirip, barışmış mı? Ailesinde sulh ve sükun hakim mi?
Demem o ki; biz millet olarak hepimiz aynıyız. Yönetenler de yönetilenler de bu memleketin toprağından ve suyundan beslendiler. Yok birbirimizden farkımız. Bugün yönetilen olursunuz, yarın yönetici. Yani ikisi de aynı insan. Bu günün yöneticileri, dünün yönetilenleriydi. Milleti oluşturan fertler olarak tek tek hepimiz ne zaman dürüst, ahlaklı ve düzgün insanlar oluruz, o zaman bizi yönetenler de dürüst, ahlaklı ve düzgün insanlar olacaklardır. Çünkü, milletler layık oldukları şekilde yönetilirler.
Veya, diğer bir deyimle hariçten gazel okuyorum.
Rabia hanım ben artık gazete okumuyorum. Hepsi aynı şeyleri benzer yorumlarla yazıyor. Zaten çoğu iktidar partisinin yayın organı, olmayanlar da sindirildi bir şekilde. Özgün haklarına bile karışan ve müdahaleci yaptırımlar uygulayan hükümete karşı vatandaşın konuşması en doğal hakkı.Bence içki masalarında memleketi kurtaran entellerden daha hayırlı bir iş yapıyorlar vatanları için. Sevgi ve saygılar.
YanıtlaSilHaklısınız aslında ama kahvaltının ardından gazete okuma keyfimden vazgeçemiyorum. Vatandaşın konuşması tabii ki önemli ve gerekli ama dedikodu kıvamında, küfürlü konuşmalar sadece vakit kaybı. Yapılan yanlışlıklar, mantıklı verilerle, kırıp-dökmeden anlatılırsa etkili olabilir. Bilimsel verilerle anlatmadan kötü diye gösterdiğimiz insan veya düşüncenin taraftarını karşımıza almış oluyoruz ve kamplaşıyoruz. Kamplaşmak da bölünmedir. Bölünen toplumlar da parçalanır. Ben bunu istemiyorum. Sevgi ve saygı bizden...Muhabbetle...:)
Silsize birsey soyleyeyimmi.bizim halkimiz ya cok korkak yada cabuk sindiriliyor.turkiyedeki haberlere inanamiyorum.neler oluyor benim memleketimde,neden herkes susuyor susturuluyor.insanlar hicbirsey savunamiyor.sadece uzaktanda olsa seyrediyoruz.hersey birgun daha mi iyi olacak .keske.ama hic sanmiyorum.
YanıtlaSilHoş geldiniz Özgür Tatlar :)) Uzaklardan belki daha iyi görüyorsunuzdur...Ama halkın korkak olduğu ve sindirilmesi çok önemli değil. Zaten, bireylerin konuşması ne kadar etkili olur. Halk, sözünü seçim sandığında söylesin... Hükumeti ise bireylerin değil de sivil toplum örgütlerinin takip etmesi daha doğru olur, kanaatindeyim.
SilSevgiler...:))
Belki gözünüzden kaçmıştır
YanıtlaSilhttp://istanbulistanbulolali.blogspot.com/2012/06/haricten-gazel-okuma.html
En etkili kurumları, başta yazılı ve görsel basını satın alıp yandaş hale getirdikleri için bizlerin düşüncelerimizin hiç önemi kalmadı. Her istediklerini rahatça yapıyorlar ve bu onlara oy olarak geri dönüyor.
YanıtlaSil"Bu da geçer Ya Hu" size teselli sözü gibi gelebilir ama aslında çok doğru ve gerçekçi bir sözdür. Hakikaten bu dünyada her şey geçici. Hem devletler, hem de kişisel hayatlarımızda hayat biteviye devam etmiyor. Bazı şeyler değişiyor, bazıları toptan yokoluyor. Yirmi sene önceki hayatınızda varolanlar bugün var mı? Veya, bugün hayatınızda varolanlar, yirmi sene önce var mıydı? Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmamış :) Sevgiyle kalın...
SilHarika bir yazı olmuş, çok doğru ;)
YanıtlaSilbizim ülkenin halleri desene :)
YanıtlaSil